Abdullah Konuksever Şiirleri - Şair Abdu ...

0

TAKİPÇİ

Abdullah Konuksever

-Selmaa! Selmaa! Tarıık! Çabuk gel! Selma, kızım aç gözünü!
-Anne,korkma ablam bayılmış.
-Tut, ablanı koltuğa yatıralım!
-Hemen kolonya getir, oğlum!
-Sarı Selmam, tombul kızım, aç artık gözlerini… Beni korkutuyorsun kızım, uyan artık!
-Ahhhh… başıım! N’oldu bana? Nerdeyim ben?

Devamını Oku
Abdullah Konuksever

Deli?

Kaşlarını kılıç gibi çatan
Suratı mahkeme duvarını anımsatan
Hatta kendi kendine homurdanan
Adamı yadırgamazlar çünkü sinirlidir!

Devamını Oku
Abdullah Konuksever

Kim ki, dünyadaki tek derdi dini
Allah, kat kat mükafatlandıracak çektiklerini

Kim ki, hayattaki tek derdi nefsi
Tek Rabbim bilir, neler neler çekeceğini21 ekim 2008, salı

Devamını Oku
Abdullah Konuksever

- Amca, bana bir çimen ekmek verir misin?

Yaşar efendi kalın ve gür sesli birinin kendisinden küçük çocuk gibi bir şey istemesine ilk kez şahit oluyordu. Gazetede okuduğu haber zaten kafasını karıştırmıştı; bir anda duyduguna anlam veremedi. Okumayı bırakıp gözlüğünün altından bakarak kendisinden çimen ekmek isteyeni süzdü. Karşısında 25 30 yaşlarında, orta boyda, ince, bakımlı, yaz mevsimine göre çok koyu elbiseler giymiş gözlüklü ve esmer bir genç duruyordu. Şaşkınlığından sadece: “efendim? diyebildi.

- Amca, bir çimen ekmek istemiştim.

Devamını Oku
Abdullah Konuksever

Bülbül, rengarenk gül dolu bir bahçede
Aşkla, şevkle ve zevkle
Sevgiliyle muhabbet etmek yerine
Ne işin var karanlık ve korkunç yerlerde?

Devamını Oku
Abdullah Konuksever

Şehit ana ve babalarının bağrında yanan ateş
Ne ölçülebilir ne de hesaplanabilir
Bunu evlat acısını çekenler bilir

Er veya geç, bir zaman gelecektir
Katiller de hainler de bu acıyı iliklerine kadar hissedeceklerdir

Devamını Oku
Abdullah Konuksever

Ertan, Metin ile tanıştıktan iki yıl sonra beraber bir iş kurmaya karar vermişlerdi. Etraflıca bir araştırmadan sonra küçük bir lokanta açmakta anlaştılar. Laleli caddesinde kiraladıkları dükkanın tamir ve tadilatından sonra Enfes adındaki lokantayı açtılar. Görev taksimi yapmışlardı; lokantaya gerekli olan alış verişleri beraber yapacaklardı. Ertan ahcı,Metin ise garson olacaktı. Para yetersiz olduğundan temizlikçi alamamışlardı. Ahcı yemeklerin yanı sıra mutfağın temizliğini de yapacaktı. Buna karşılık garson ise dükkanın temizliğinden sorumluydu. Hayal çok büyüktü; bir yıl içerisinde Laleli caddesindeki bütün esnaf ve misafirleri Enfes’e yemeğe geleceklerdi. Ikinci aşamada Sarılar mahallesi sakinleri de Enfes’e alışmış olacaklardı. Üçüncü aşamada ise Enfes çarşıya taşınıp sadece eşrafın ve büyük esnafın ağırlandıkları saygın bir lokanta olacaktı. Enfes açılmış ve iki ortak canla başla çalışmaya başlamışlardı.

- Metin, oğlum neden bütün işleri sen yapıyorsun? Ertan senin ortağın değil sanki patronun! Kendini ezdirme evladım!

- Baba, görev taksimi yaptık: ben müşterilerle ilgineleceğim. Ertan ise ahcılık yapacak.

Devamını Oku
Abdullah Konuksever

Birisine selam verdim ama

Bakışı uzaktı
Suratı asıktı
Kaşları çatıktı
Dudakları sarkıktı

Devamını Oku
Abdullah Konuksever

Yıllar önce Hogeschool van Alkmaar’da talebe idim. Amsterdam’dan trenle okula gidecektim ama trenin kalkmasına biraz daha zaman vardı. Kompartımanda otururken şuursuzca dışarıyı seyrediyordum. Gözüme çarpan şeyler arasında raylar, küflü demir direkler, istasyon binasının duvarındaki kararmış tuğlalar... Küflü demir yığınları ve kararmış tuğlalar arasında bir ağaç dikkatimi çekti. Bir ağacın pırıl pırıl parlayan yaprakları ile adeta göz kamaştırıcı güzelliğinin ilk kez farkına varmıştım. Rabbimin yarattığı bir ağaç, insanların üretmiş oldukları eşyalar yanında karşılaştırılmayacak kadar güzelliğe sahipti... Geçenlerde yol kenarındaki ağaçlar çok farklı bir açıdan dikkatimi çekti.

Cuma günü sabah otobüsle işe giderken kitap okuyordum. İş haftasının son günü olması ve gürültülü bir ortamda kitap okumaktan biraz yorulmuştum. Zaten bir durak sonra otobüsten inecektim. Kitabı kapatıp çevreyi seyre daldım. Karanlık bir tünelden çıktık, gözüme ilk çarpanlar arasında: yol, ilerideki köprü ve yol kenarındaki devasa inşaat makineleriydi. Daha ileride apartmanlar vardı ve yol ile apartmanlar arasında sıra ağaçlar dikiliydi. Zihnimde ağaçlar ile insanların yaptıkları yol, köprü, makineler arasında gidip gelmeye başladım. Bu sefer ağaçların güzel olmaları yanı sıra birden fazla faydalı işler yaptıkları dikkatimi çekti. Evet, insanların yaptıkları mesela köprü sadece karşıda karşıya geçmeye yarayan bir yapıttır. İnşaat makineleri içinde aşağı yukarı aynı şeyler söylenebilir; ya kazıyıcıdır, ya çekicidir ya da taşıyıcıdır...

Ya ağaçlar? Ağaçların çok sayıda işi birden yapabildiklerini fark ettim, bunlardan bazıları:

Devamını Oku
Abdullah Konuksever

Çalıştığım şirket Amsterdam’ın kuzeyinde bulunan büyük bir ağaçlığın yanında bulunmaktadır. Otobüs ile işe gittiğimde bu ağaçlıktan geçerim. Zaten yıllardır otobüs ile işe gittiğimden dolayı her sabah ve akşam burada 10 veya 15 dakika yürüyüş yaparım. İlk baharda sabahın erken saatlerinde yürüyüş yapmanın keyfi başkadır. Güneşin doğuşunu seyrederek, bitkilerin güzelliğine bakarak ve ter temiz hava teneffüs ederek güne başlamak zevklidir. Baharları burada sanki her gün bayram havası esmektedir çünkü her taraf yeşile boyanmış ve rengarenk çiçekler etrafa neşe saçmaktadırlar. Ağaçlığın misafirleri olan kuşların sabah şarkılarındaki musikiyi hiç bir konserde dinleyemezsiniz...

Geçenlerde yine sabahın erken saatinde çalışmaya giderken baharda yürüyüş yapmanın zevkini yaşıyordum. Nereden aklıma takıldı hatırlamıyorum ama ışığın bitkilere gıda olduğunu yani fotosentezi düşünüyordum... Bir ara fotosentezi başka bir açıdan düşünmenin verdiği heyecanı yaşadım... Evet, milyonlarca km uzaklıktan ışık gelip ağaca rızk oluyor... Oksijen zaten her tarafta.... Su ise ya yerin altında ya da yine gök yüzünden gelip nebatın susuzluğunu gideriyor....

Her ne kadar insanlarla bitkileri karşılaştırmak garipse de, düşüncenin veya tefekkürün devamında, yine de bir karşılaştırma yaptım. İnsanlara nazaran bitkiler kadar aciz bir canlı yok galiba. İnsanoğlu eline bıçkı alıp ağacı kesmek istediğinde, ağacın kendini koruma veya kaçma gibi bir imkanı yok... Orman ateşe verildiğinde ağaçlar bağırıp çağırıp etraftan yardım da isteyemezler... Öte yandan kendine yapılan kötülükten korunmak veya rızk aramak için başka bir yere gitme gibi lükse sahip değiller...

Devamını Oku