Buruk geçen bir günün akşamında,
Sessizce çalınır kapım.
Konuşmaz diller, titrer dudak ,
Oysa haberin çoktan almışım.
Süzülür gözüm yaşı bir nidayla,
Çekilip bir köşeye, öylece dalmışım.
Hasret çalmış, bir sabah kapımı ansızın
Arkasından beyaz bir yüz
Tamamlanmamış bir resim, yarım kalmış sima
İncitir bedeni, biri gök, biri zindan iki göz
Cemaline vurmuş, bütün şemler bir an
Engellenmez bir arzu, tükenmez bir eziyet
Umut dediğin nedir ki? Çekilen çile,
Göçü yükleyip, sürmüş yılların geçtiği yere,
Dönüp bir ah çekse de geriye,
Umutlar hasreti ezer olmuş.
Çamur bağlamış çarık bağını,
Doğan güneşe aldanıp kalmayı,
Baharda gönlüne kar yağınca anlarsın.
Her bahçeye izinsiz dalmayı,
Gönülden, bahçıvan kovunca anlarsın.
Her sözün bir anlamı olmaz,
Ayrılık acısını abı hayat suyu diye içtik,
Bir hiç uğruna ne acılar ne acılar çektik.
Asırlık sevdayı maziye terk eyledik bugün,
Kaldı, arkamızda bir gururlu hüzün.
Gururu, bir aşka üstün tuttuk biz,
Gecenin sessizliğini çekiyorum,
Küllenmeye yüz tutmuş gönlüme.
Çiziyorum hayatı gözlerimin perdesine,
Sonra siliyorum, biraz fer gelsin diye.
Geçiyorum, bir Özet misali geçmişi
Sisler diyarının arka bahçesi.
Ey tabip, yazma benim derdime reçete,
Bu illet, davamın armağanıdır bana.
Karanlık yarılıp parlarsa dolunay, gecede,
Bir od düşer, kıvılcım olur bana.
Bazen bir şiirdir geçmişte kalanlar
Dudaklar arasından türkü olur, dökülür
Bazense bir sigara dumanıdır hayaller
Savrulur gözler önünde, birden yok olup gider
Acımasızdır ama bu ani gidişler
Giderken, ömürden çalıp, saçına bir ak ekleyip gider
Gonca gül gibi şalını bağlayıp başına,
Salınıp da gelme yârim, pınar başına,
Tutulurum bir gün; gül yüzüne, kömür kaşına,
Sinemi yaralama, öldür bazı bazı.
Nazlı bülbül gibi şaklama erkenden,
Kalkan son geminin güvertesinde kaldı bakışlar
Islak ve nemli…
Kanadı kırılmış martı gibi haykırışlar
Sessiz, ama bir o kadar da anlamlı
Sönmek bilmiyor, ufuktaki parıltılar
Ne kadar yakın dost, bir o kadar da mesafeli
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!