bana sevdadan söz etme n'olur / sen sus
kimi umutlar vardır öylesine derin
gözlerini bırakma yalnızlığıma benim
ve benim sevi suskunu gözlerim
elbet bir gün çözer bakışların gizemini
küçücük şeylerden mutluluk duyarım
kör duyguları bana yolla hele bir düşüneyim
önce sırtlamak sonra bırakmak nedir umutları
daha asmadım korkuları öylece kalakalsın
iki elim sanki kanlara bulanmış iki elim
başak renkli aydınlıklarını gündoğumlarının
yıldızlarını toplasam gecenin öksüz kalırsın
sen bir şeyler söylüyorsun ben duyamıyorum
fısıltı gibi konuşuyorsun ya da hiç konuşmuyorsun
kağıt gemiler geçiyor boğazdan
ben 52A' dayım şişli'ye doğru
sen yanımda suskun duruyorsun
rize'den kalkıp laz osman düştü yollara
uzun bir yolculuktan sonra geldi istanbullara
çocukluğundan beri istanbul hayaliyle yaşardı
o koca kenti görünce gözleri yaşardı
eski bir ahbabının adresi var elinde
nasıl gidecekti oraya bu insan selinde
kıyısında çivili uzakların
göverir taş baskılı çiçekler
azıcık artı sonsuza yakın
oynaşır bulutlar çocuksu
soluğum maviden yana soluk
ve bir de kurumuş dudaklarım
ne de çok anlatacaklarım vardı sana
avuçlarımdan uçan bir güvercin gibi
gidiverdin uzaklara
gökyüzüne sığmayan düşlerim vardı benim
seninle büyüttüğüm upuzun gecelerde
hoş bir komodin kalbim
saklı umutlar içinde eksik hayatlar
eski ve kırık dökük eşyalar
terk edilen mekanlarda
gibi sıralı tutkular
sonra birikmiş tortusu
yağmur ellerimde tutsak
sen gözlerimde tutsaksın
gözlerin ve dudakların
bir dalganın kıyıya vurması gibi
uysal ve titrek
sen yakınımdan uzaksın
hadi kalk iki kahve pişir
dünya dönmüyor mu ne
her şey daha yakın sanki bana
vazgeç istersen kalsın
bir çift söz söyle, yetişir
duvar sessizliğine gömülü insanların karaltısı
bir küme kederin oluşumunda dik duran bakışlar
tatlı çağıltıların özlemidir dudaklarımda
hep gece yarısı korkularını içeren zaman dizisinde
kucak dolusu karanlığa tutsak duygusal benliğimin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!