Mecnun olup ben de çöle düşmeyim
yanıyor yüreğim yanıp pişmeyim
garibim yollarda kalıp şaşmayım
bir merhamet eyle halime benim
nere gitsen gelir seni bulurum
Konuştukça ince sesi
Serin gelen bir nefesi
Ne de çabuk serpilmiş
Selvi boyu Meryem kızın
Meryem adı aklım aldı
Mutlaka Serçe, konar bir dala
Kalamaz sonsuzca havada
Dinlenmek,
Beslenmek
Ve
Üremek için
Mahkuma neden
Mahkumsun denmez
Olmasaydı içeri girmez
Aşkından mahkum
Sevdasından mahkum
Sevdiğinden mahkum
Keyfo köyün ağası köylü ona maraba
Keyfonun şöförü var o süremez araba
Köpekleri olmasa çıkamazdı türaba
Şimdi de vekil oldu şak şakı iyi bilir
Kimisi böyle keyfo kimisi Maho ağa
koğuşun demir parmaklıkları
esen rüzgar el değende buz keser
uğultulu yelle illa da kavga sımsıcak
hücrelerin
her metre karesinde
1/ Ayrılıga İsyan
Uyudum uyandım duydun
Ayaklar çıplak kuya düştün
Rüyalarında aya dolansan
Şafak vakti saat uyudum
Ah şu gözler, gözün gördüğü doğaya şahit olduğu bir dünyada, dünyanın içinde sınırlarla ayrılmış, ülkelerin birinde yaşıyoruz.Yaşamak adına yaşama direniyoruz
Fakirin sofrası zengin sofrasından zengindir. Varını yoğunu ortaya döker, paylaşır, üleşir seninle. Belki doğrudur vergi veremez, devletten yardımda alamaz. Vergi veremeyen nasıl yardım alsın ki zengin vergi verir zengin yolu suyu alt temeli hazırlanır o da insan köyde kırsal alanda yaşayanda bu da insan devlet dediğimiz devlet niçin vardır hizmet getirmek ve hizmet itmek için seçilirler seçildikleri vakit halkın varı yoğu toplanan para devletin kasasında birikir başta alt temel kanalizasyon elektrik yol bunlar devletin başlıca yapacağı belediyelerin ilk icraatlarıdır bunu oluşturmak içinde vergi alınır vergi geri farklı yollardan halka dönmesi gerek sosyal açıdan iş patronların görevleri nelerdir iş sahaları açmak açtıkları fabrikalarda işçi çalıştırmak ekmek kapısı iyi bir yaşam aç kalmamak dünyadaki gelişmiş ülkelerde bu düzeyde çark döner ulaşım sağlanır düzeyli bir şekilde tramvaylar yapılır yollara bakım yapılır bunlar insan oğlunun insanca kendisi için ürettiği şeylerden faydalandığı şeylerdir
yiyoruz içiyoruz çarkı kendi aleyhimizde Yağlı gönderiyoruz böyle gelmiş böyle gider edalarıyla nutuklarıyla hem kendimizi hem bizden sonra geleceklerin hayatlarını güzelleştiremeden göçüp gidiyoruz,gidiyoruz
Bir gün sohbet ederken eş dost arasında, ayda bir büyük mal pazarı kuruluyormuş dediler. Boğazlayan da olur dedim. Gidelim, gezip görelim istedik. Gün gelip çattı, Boğazlayana doğru yolla koyulduk, koyulmasına da, Kozaklıdan bayır aşağıya inerken hemen kaplıcaların tabelalarını görmek mümkün. Sağa dönüş yapıp açılmayan hastanenin önünden geçtik. 1979 de temeli atılıp ta çürümeye bırakılan hastanemiz. Her neyse, düşündükçe, orayı da öyle gördükçe insanın, insanlarımızın acizliği aklıma geliyor. Suskunluğunu düşünüyorum. Rezilliklerimizi düşünüyorum. Orayı geçtik yeni yapılan ultra lüks otelleri de görerek yolumuza devam ediyoruz. Birikmiş taş yığınları, yarım kalmış döşenmemiş kaldırım taşları, onlar kendilerinin bir el atılmasını beklerken, bizler yolumuza devam ediyoruz. Boz oğlanın tepesine kıvrılarak yolundan yokuş yukarı çıkıyoruz. İlk köy Yağlıymış. Başakları yeni biçilmiş altın sarsının tozu gibi görünen tarlalardaki sap kökleri ikinci bir ekime herke hazır durur gibi yatıyordu toprak. Çek içine çeke bildiğin kadar o temiz havayı. Hafiften ılık birde rüzgar esiyor ki arabanın camını indirince içerdeki buharlı hava kayıp oluyor, yerine temiz hava doluyor.
Gördük, gezdik, yapılacak olanları yaptık, gittiğimiz gibi akşama doğru Yağlı Kozaklı arasındayız, gündüz gördüğümüz tarlaların altın tozu dökülen sap köklerin yerlerinde yeller esiyordu.
Devlet soyuyor halkını
Kral çıplak bey efendi
Halkta soyar mı devleti
Kral çıplak beyefendi
Tarımla uğraşır çiftçi
mermi namluda
kurşun yağan
kan tenin damlası
yere akan
yıldızlar gökte kayan
kurşun yarası
KIRBAÇLAMAK DÜNYAYI
İlk bakışta Yusuf Ter’in öyküsü bildik bir serüveni anlatıyor gibi; ücralardaki “bizim köy”lerden birinde doğmuş Ter, yoksulluk ailesiyle birlikte onu yaban ellere savurmuş, hasret, baskı, yoksulluk, çileler üstüne çile O’nu Düş ülkesinin ezgilerine vurmuş, oradan da duygul ...
DOST YUSUF
“Güzel insan Yusuf Ter’e”
Yıllardır hep doğru yazdığım için
Nedendir hep beni suçlarlar Yusuf
Düzenin hilesin sezdiğim için
İdama bizlerden başlarlar Yusuf
Şöyle düşünürüm olan çok acı
Tilkiye vermişler krallık tacı
Bu düzende meyve veren ağacı
DOSTUM YUSUF TER
1970 de Kozanlı’ nın, İmranlı Köyünde Dünyaya gelen Yusuf Ter, küçük yaşta babasının işi gereği İsviçre’nin Basel kentine gider. Bu göç esnasında eğitimini de İlkokul dördüncü sınıfta bırakır bir daha okula devam etmez. Fakat, İlkokulu bile bitiremeyen Yusuf Ter, boş durmaz, ...