Yurdumuza girdi faşist dölleri
Atın denizin dibine gönderin
İnsanıma uzanmasın elleri
Atın kızıl gezegene gönderin
Uzanmış yatıyor yol kenarın da
Çocukluğumda okumuştum
Tarih kitabında
“Çanakkale geçilmez” diye
Tarihi yaşıyorum
Çanakkale zaferinde
Mustafa Kemal Paşa’nın
Sen şafağım
Boz oğlanın tepesinde
Baktığında bağlar görünür
Bak şafakta ayaz düşer
Tarlada kalmış tohum
Filiz filiz takasa bırakılmış
Lüle,lüle saçların kıskandırıyor
hasretlikleri koyma önüne
çekip gitmek olmaz soğuk rüzgarlara
ne benden
ne de yardanda ayrılma
..........................ayrılma
Hava soğuk... Yağmur taneleri pencereme damlası düştükçe güzel bir güneşin doğacağını
müjdeliyordu sanki. İçimde sabah uzun bir yolculuk vardı, taşı toprağı altın gözüken ülke,
ummadığım bir coşku belirlenmişti. Yol uzundu, bu yol boyunca karşılaşacağımız neler olacaktı sabahın ilk doğan güneşiyle birlikte yola koyulduk.
Sevgili Nihat Behram ve İbrahim Turhal ağabeylerimizle birkaç benzin istasyonunda molalar verdik. Yolumuz aşağı yukarı 800 kilometreydi. Bir benzinciye geldik
Arabadan ben indim yanım sıra Nihat abi indi, İbrahim abi arkada kalmıştı.Bir masaya oturuverdik, bayan ne içeceğimizi sordu, ben de ' Bir arkadaş gelecek onu bekliyoruz.' dedim.
İbrahim abi içeri girdi, sağına soluna uzunca bakındı. Gözüm hep onun üzerindeydi; bizi görecek mi diye. Sağa sola süzerek iyice bakındı, boynunu eğerek bir selam çaktı, masamıza geldi. Gelir gelmez ben sordum 'abi selam verdiğin kimdi' dedim. İbrahim abi de 'bir tanıdık gördüm ona selam verdim' dedi. Gözlerim bu tanıdık kim diye çevreye bakınmaya başladı.
Gözlerin yaşı aktıkça
Deli duran kaçtıkça
Sende kurşun yarası
Bende gönül yarası
……..Oy, oy ince memed
Bir bakışı yaktı beni
Hayaliyle yıktı beni
Can evine soktu beni
… …Hülya, Hülya, güzel Hülya
… …Sensiz çekilmiyor dünya
Peşkeş çekiyorlar bizim illeri
Vatanın uğruna akan kanları
Allah der mi haram yeyin balları
Mustafa Kemale şikayetim var
Terki diyar ettim ana yurdumu
Her yanın buz olsa gülüm
Sorsam seni erir misin
Gönlüm sana gelse gülüm
Sende bana gelir misin
Saçına kıralar düşmüş
KIRBAÇLAMAK DÜNYAYI
İlk bakışta Yusuf Ter’in öyküsü bildik bir serüveni anlatıyor gibi; ücralardaki “bizim köy”lerden birinde doğmuş Ter, yoksulluk ailesiyle birlikte onu yaban ellere savurmuş, hasret, baskı, yoksulluk, çileler üstüne çile O’nu Düş ülkesinin ezgilerine vurmuş, oradan da duygul ...
DOST YUSUF
“Güzel insan Yusuf Ter’e”
Yıllardır hep doğru yazdığım için
Nedendir hep beni suçlarlar Yusuf
Düzenin hilesin sezdiğim için
İdama bizlerden başlarlar Yusuf
Şöyle düşünürüm olan çok acı
Tilkiye vermişler krallık tacı
Bu düzende meyve veren ağacı
DOSTUM YUSUF TER
1970 de Kozanlı’ nın, İmranlı Köyünde Dünyaya gelen Yusuf Ter, küçük yaşta babasının işi gereği İsviçre’nin Basel kentine gider. Bu göç esnasında eğitimini de İlkokul dördüncü sınıfta bırakır bir daha okula devam etmez. Fakat, İlkokulu bile bitiremeyen Yusuf Ter, boş durmaz, ...