acıları sinesinde saklı
suya sabuna dokunmaz
sazın teli mızrap oklu
ozan der çıkar utanmaz
türküleri barışa adar
Göremez oldum yüzünü
Göz pınarlarım yaş doldu
Nazlı yârin aşkı yaktı
Mecnun edip çöle saldı
Cemalini benden saklar
Bugün;
24 OCAK 1993 DE SAAT 13.20 CIVARINDA SEVGİLİ UĞUR MUMCU'NUN;
bazı ALLAH'ın kulu insancıklar tarafından CANİCE KATLEDİLDİĞİ GÜN.
BAKINIZ SEVGİLİ UĞUR MUMCU NE DİYOR:
Şu derdimi nerelerde satayım
Geceleri zaten Pazar bulunmaz
Ben bu onmaz derdi nere atayım
Salı pazarından çare alınmaz
Kavruldum oy sarı sıcak alnında
Aklimdan çıkmıyor adin
Dilim Dilek diyor gülüm
Seker şerbet baldır tadın
Dilim Dilek diyor gülüm
Yollarına güller sersem
Ekim ile Aralık arasında kışın yüzü soğuk,soğuk kendini göstermeye başlamıştı. Zorlu, çetin bir kış olacağının haberini verir gibi soğuk dalga, dalga geliyordu. Başını kaldırdığında, kıraç, yazı, yaban, seyrek,sakalı çıkmamış bir gencin suratındaki kıllar gibi, ağaçlar yayılmıştı. Çevreye, çevredeki kuşların, göçün sonunda ağaçlara, kara, kara üzüm gibi konmuşlardı.
Çağıldayarak akan suyun hızı kesilmiş.Yeniden yağacak olan karların erimesiyle yine eskisi gibi coşup çağlayacaktı. örklenmiş kıratlar,son, yeşilimsi çayırların yayılımını yapıyorlardı. Koyunlar sürü halinde yazın bitimini, kırda kalan kırıntıları gevişliyerek, derenin diplerinde azalmış su birikintilerini içiyorlardı. İçerken de kulakları en ufak bir harekete ürkecek tetikte bekler gibi işlerini görüyorlardı.
Biliyormusun yıllar sonra, bu gün sana ilk defa bir mektup yazdım.
Zarf bulamadım içine koyacaktım ki zarfsız gönderiyorum oku.
Yazmak isteyip de yazamadığım o kadar çok şey vardı ki...
Çok düşündüm be gülüm duyguları, yaşanmışlıkları, satırlara işlemek kadar zor bir şey yokmuş.
Bana vermiş olduğun resmi hala saklıyorum. Benim resmim hala
Alınganlık başa bela
Sürün biraz boya cila
Bozulma kız tüye kıla
Başka derdiniz yoktur
Ne tanırım ne bilirim
Feleğin çarkına çomak sokarsın
Anadolu’m burcu burcu kokarsın
Filiz vermiş ağaç inci takarsın
Yurdumda akarsu cihanda barış
Dostlarında dert bıraktın bereye
Bin bir umut ile yollara düştün
Yurttan ocağından gurbete göçtün
Gurbetin kahrıyla kocadın çöktün
Aldırmadın babam sen çiçek ektin
Toprağa verdik sevdiklerini
KIRBAÇLAMAK DÜNYAYI
İlk bakışta Yusuf Ter’in öyküsü bildik bir serüveni anlatıyor gibi; ücralardaki “bizim köy”lerden birinde doğmuş Ter, yoksulluk ailesiyle birlikte onu yaban ellere savurmuş, hasret, baskı, yoksulluk, çileler üstüne çile O’nu Düş ülkesinin ezgilerine vurmuş, oradan da duygul ...
DOST YUSUF
“Güzel insan Yusuf Ter’e”
Yıllardır hep doğru yazdığım için
Nedendir hep beni suçlarlar Yusuf
Düzenin hilesin sezdiğim için
İdama bizlerden başlarlar Yusuf
Şöyle düşünürüm olan çok acı
Tilkiye vermişler krallık tacı
Bu düzende meyve veren ağacı
DOSTUM YUSUF TER
1970 de Kozanlı’ nın, İmranlı Köyünde Dünyaya gelen Yusuf Ter, küçük yaşta babasının işi gereği İsviçre’nin Basel kentine gider. Bu göç esnasında eğitimini de İlkokul dördüncü sınıfta bırakır bir daha okula devam etmez. Fakat, İlkokulu bile bitiremeyen Yusuf Ter, boş durmaz, ...