Göresim de geldi köyüm İmran’ı
Kalkmadanda Erciyesin dumanı
Unutamam sende geçen zamanı
Kışında dumanlı şu bizim evler
İmran Köyümde de işsiz bol olur
Göz göze gelip
Bir şeyler fısıldamak kulağa! ..
Aslında o resim bendim
Göz bebeklerimde gördüğün/ gibi seninleydim
İkimizin duruşu
Yansımıştı bakışlarımızda / göz bebeklerimiz
Gecenin loş ışığı
Boylu boyunca kaldırımda yatan
Henüz on beşin de kız çocuğu
Fırlamış elindeki bağ sepeti
Saçılmış gecenin karanlığında
Ekmek ve özgürlüğü
Haber Türk canlı yayın yaptı, 14 nisan cumhuriyet yürüşünü!
Yüz binlerce kişi katıldı; genci, yaşlısı çocuğu gazisi halk vardı.
Bu halk neyin mitingini yapmak için ordaydı?
Neden orada buluma zorunluluğu hisseti?
Yılların birikimini içlerinde büyüten halk, bu yürüyüşle geleceğe bir ışık arayışındaydı!
Katılamayanlar ise pencerelerine Türk bayrakları asarak orada olmasalar da yürekleriyle orada olduklarını gösterdiler.
Zulmeder eder kendi halkına
Fırsat vermez ki kalkına
Boyun büktürür yoksula
Utanmıyor şu dürzüler
Yılardır bitmiyor zulüm
Memleketimizin bir ilinde ilin köyünde insanlar sevdiklerine kendi sevgilerini göstermek için mendil verirlermişti.. erkek değil de bayan vermiş sevdiği, hoşlandığı kişiye.. o an aşık olurlarmış.. zaman böyle akarken bir gün bayan çeşmeye gider ordan geçmekte olan köyün delikanlılarından biri başını kaldırır çeşmeye gelen bayana bakar bakar ama ne bakış içi cız eder konuşmak ister, konuşamaz.. gelenek ve törelerine göre yasaktır... görücü usluyla evlilikler olur. Bayan da bu delikanlıya bakar gözlerini üzerinde süzer.. aldırmadan “al bu mendil senin” der.
Genç delikanlı şaşırır beklemediği anda karşılaştığı bu olay karşısında o an aşık olurlar birbirlerine. Buluşma yerleri günün ve köyün içindeki yaşama göre hep değişmektedir.
Gün gelir evlenirler, çok mutlu çevreyi kıskandıracak şekilde sevdalı hayatları olur.
Olur ama Ahmet işsizdir iş aramak için gurbete gitmek ister. Aile fertlerinin onayını da alarak eşiyle de vedalaşarak gurbetin yolunu tutar.. işçi olur, çalışır para kazanır.. eşine olan aşk zaman geçtikçe soğur, uzaklaşır. ihmal etmez, maddi yandan hep destek olur ama izine gelmez.. haberleşmeleri mektupla olur, mektupların da bile kavga ederler. Ahmet uzun yıllar sonra döneceğini ve yanına aldıracağını söyler bir mektubunda. Sevdiği aşık olduğu Arzu, bir umutla yolunu gözler, köyde hep laf duymaktadır. Dedi kodu çıkarırlar, çocukları da olmamıştır. Bir de bunun üzüntüsünü yaşar zaten evlendikten dört ay sonra Ahmet gurbete çıkmıştır.
Kara tahtaya yazılır ilk isimler
Masum çocuk elinde tebeşirle
'Yat yat uyu, uyu uyu yat' ile başlar
ilk öğrendiği
öğretilmez çocuğa
Ne Barış, Ne Özgürlük
ben sevgiyim gülüm
……..her gece
başına yastık, üstüne yorgan olsam,
yine de üşürmüsün canım...
………ben sevgiyim
her baktığında
birine benzetsin
her baktığın yerde
ben var sansın
öyle unutmasın
demiştim
Türkiye’nin coğrafyasına bakınca inanılmayacak derce de düz araziye sahip. Hem yerleşim bölgesi olarak, hem de yol bakımında uygun, üçer şeride müsait. Müsait olduğu kadarda her gecen gün artan trafik tıkananlığına, hem de kazalara ve kazaları önlem alına bilinir diye düşünüyorum kara yoları genel müdürlüğünü.
Kara yolları müdürü hangi ülkeye gidiyor, seyahatlerde bulunuyor, Avrupa’nın asfaltlamasını takip ediyorsa, böyle asfaltlama görmedim. Avrupa’da, başka gelişmemiş ülkelerde asfaltlamaları ekranda görme olanağımız oluyor. Hiç biri Türkiye’nin yollarına benzemiyor. İmkanımız var, her trafiğe çıkan araçtan vergi alınıyor, paralı oto yolları, devletin desteği, bu paralar nereye gidiyor. Yama vuruluyor her yıl, yollar bozuluyor, ne sağında nede solunda taş döşeme nede beton var. Yağmurun ve ağır vasıtaların yükü yolları yol etmekten çıkarıyor.
Kasaptan ehliyet alır gibi ehliyet veriliyor. 30 dakika kurs görüyor, boş arazide bir ileri bir geri tamam ehliyeti aldın diyorlar. Yada kendi yerine başkasını yazılıya sokuyorlar.
Kendi kaldığım ülkeden örnek vereyim, en az on sekiz yaşında yazılıya giriyorsun, öğrenci ehliyeti iki yıl, bu iki yıl içinde ehliyeti alamasan yeniden yazılı yapıyorsun, öğrenci ehliyetinle kurs veren öğretmen sana iki yıl boyunca araba sürdürüyor trafiğe çıkartıyor. Saat ücreti en az 100 ytl. Kaç saatte alırsan ehliyeti, en son müfettiş giriyor 40 dakika sürüyorsun, son kararı verecek olan müfettiş oluyor.
Mutlaka dünyanın her yerinde kaza oluyor, acaba bizim ülkemizdeki gibimi oluyor. Bu kazalar, kazada ölenler hangi kategoriye giriyor. Yetim kalan çocuklar, eşler, aileler, bunlara sahip çıkıla biliniyor mu? Bunlar için kampanya başlatıldı mı? Trafik şehitleri diyebilir miyiz? Buda bir terör değimli?
Son yedi yılık bilançoya bakalım mı:
KIRBAÇLAMAK DÜNYAYI
İlk bakışta Yusuf Ter’in öyküsü bildik bir serüveni anlatıyor gibi; ücralardaki “bizim köy”lerden birinde doğmuş Ter, yoksulluk ailesiyle birlikte onu yaban ellere savurmuş, hasret, baskı, yoksulluk, çileler üstüne çile O’nu Düş ülkesinin ezgilerine vurmuş, oradan da duygul ...
DOST YUSUF
“Güzel insan Yusuf Ter’e”
Yıllardır hep doğru yazdığım için
Nedendir hep beni suçlarlar Yusuf
Düzenin hilesin sezdiğim için
İdama bizlerden başlarlar Yusuf
Şöyle düşünürüm olan çok acı
Tilkiye vermişler krallık tacı
Bu düzende meyve veren ağacı
DOSTUM YUSUF TER
1970 de Kozanlı’ nın, İmranlı Köyünde Dünyaya gelen Yusuf Ter, küçük yaşta babasının işi gereği İsviçre’nin Basel kentine gider. Bu göç esnasında eğitimini de İlkokul dördüncü sınıfta bırakır bir daha okula devam etmez. Fakat, İlkokulu bile bitiremeyen Yusuf Ter, boş durmaz, ...