Kıbrısın hellimi var, bir de, eşşeği meşhur;
Cıfıt arsa toplarmış... Simsarı kim? .. Soruştur! ..
Dün yes avaz ağnıyan sütü bozuk aymazın,
Ağzına gem ayarla, sırtına da semer vur! ..
Var'dan hiçlik çoğaltanlar, çözmediler bilmeceyi;
Güneşle birlik batanlar, zulmet sandılar geceyi;
Fikir zikirden habersiz, her cümle Bâbil Kulesi,
Kelimenin sorgusunda bıraktık da ilk heceyi...
Davar,sığır, eşek ve at dilimizde tümü maldı;
Şimdi maldan kasıt eşya onun da içi boşaldı;
Helal etin üzerine kuzgunlar üşmeye görsün
Gerisini siz düşünün, hayvanlık kimlere kaldı...
Gölgeler kısaldı, bahar terledi,
Bir düş gezginin kış uykusunda;
Okur mecazlardan hüzün derledi,
İçten niyazların güz duygusunda...
Kar tutan kaşları yıldız yağmuru,
Buzul bakışları sevdâ mahmuru,
Gündüzün şavkını toplayıp yüreğinde,
Bütün saatlerin zembereğinde
Gecenin tahtına kuruluyordu,
Bildin mi,
Korku belası gizler iç burkan elemini;
Geçim endişesiyle paralar kalemini;
Doğruyu savunsa da bedeline katlanmaz,
Eylemle sınamaktan kaçınır söylemini…
Bengi suyu kim istemez amma ben başka susadım;
Bezmi -elest ertesinde mavera meşke susadım;
Arabistan kirazından süzme şerbet umar gönül,
Akıl kündesinden azat özden öz aşka susadım...
Sürekli ertelenen bayramlardı yarınlar,
Sitem kanatlarında havalanırdı hüzün;
Dağ başlarına çöken duman içimizdendi,
Farkına varamazdık candan güldüğümüzün...
Kanlı zanlı kelleyi tiride salmak da ne?
Kapıdan kovulanı bacadan almak da ne?
Burnumuzun dibinde bıyık buran kolpanın,
Boynunu kırmak varken paçaya dalmak da ne?
“Fırat KIZILTUĞ ağabeyimin Kemençevi Derya TÜRKAN ile mülakatı anısına”
Dökülmüş de Fırat’a Derya’nın dil nalesi,
Tamburi Cemil Bey’den miras meşk silsilesi,
Özgün icra dalında dinleyeni mest eyler,
Üç telli kemençeyle doğaçlama çilesi…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!