Her gece başımı yasladığım
Tüm acı dertlerimi paylaştığım
Sessizce dinleyen dert ortağım
En sadık dostum benim, yastığım
Candan dost diyerek sarıldığım
Elimde ki kalem süslü diye
Fiyakalı sözler yazmaz ya
Bir kere yüzüm güldü diye
Yazılı kaderden kaçılmaz ya
Her gecenin sabahında
Güneş benden ısındı
Yükseldi göğün zirvesine
Âlem-i cihan-ı aydınlattı
Gökte gördüğün bulutlarda
Yine bu gece semtinden geçeceğim
Kaldırımlar üzerinde arayacağım
Mutlak bastığın her taşta izin kalmalıydı
Parklarda açmış çiçekleri koklayacağım
Fal bakayım diye yine birine kıyamayacağım
Kim bilir hangisi senden almıştı kokusunu
Yıldiźlar hilal kaşlarına selam durup
Saçlarından kayarak omuzlarına düşmüş
Geldim, gidiyorum huzur göremedim
Cahilin yanında ilim nedir bilemedim
Halılar serdiler önüme boyun bükmedim
Makamlarda adam sıfatlı yok imiş
Gözyaşımı ipek mendillerle silemedim
İlim ile nefsin savaşıydı bu, kalemin yontulmamış ucunu açarken yokluğun şairi
Meçhule sığınmış karanlığın içinden görebilir mi kısılarak bakmaya çalışan yorgun gözleri
Kime ne anlatacak, okuyan, dinleyen anlayacak mı? Efsun damlatılmış nadide sözleri
Beyhude yaşadı, beyhude yazdı, yazdığını da zaten bir kendi anladı titrerken elleri
Umut, umudun içinde dibi görünmez, hissi tükenmez bekler, bekler ki gelip alsın maziden nur yüzlü peri
Belki de her insan yazılmış en güzel kitaplardan biriydi.
Utanma ey yoksul çocuk, senin suçun değil ki hikayen böyleydi
Esirgeme hayata yokluğun içinden neşeyle bakan gözlerini
Gözlerinden sayfa sayfa okumak isterdim hayat hikayeni
Yol dediler, yürüdüm,koştum,durdum
Hangi kovukta gizli gönül kilidim
Gördüm, sakalda akı,suda gelince aksim
Olmamışım diye kendi kendimden tiksindim
Yol dediler, oturdum, yattım, düştüm
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!