Şiir, aşk romanını mısra mısra anlatma yoluydu
Seni tarif edecek mısra, kelime ne de harf yoktu
Şiir sükutun iftarıdır
Âşık yüreğin yangınıdır
Kâğıda dokunan kelamdır
Anlayana gül-i bahardır.
Şiir gecelerde duadır
Zaman gelir çarşaf gibi serilir bembeyaz sayfa aşk ile kirlenmek ister
Coşar mavi en müstesna sevda sözcüklerini hayata hatıra dökmek ister
Bakakalır şair kağıda kaleme, şiiri mavi yazar lakin aşkı kırmızı yazmak ister
Kurşun yarası yakmaz içimi
Aşkının canımı yaktığı kadar
Sık Sık çekinme! Sızlat tenimi
Sık sık gel hatırlat kendini
Seçim senin
Açtım ellerimi sonsuz semaya
Görünmez nurun ile doldu şimdi
Ta yüreğimden yalvardım Mevlaya
Üstümde ki gam-ı keder uçtu gitti
İçine sığamadığım şu dünyada
Yanı başımda, frezya çiçeğim
Ve bacak bacak üstüne atmış ecelim
Bulutlar kapattı ağzımı, kesiyor nefesimi
Karanlık sokağın köpekleri bırakmıyor peşimi
Sessizliğin mahmurluğu içine çeker ruhumu
Sensizliğin alaca karanlığında kaybolurum
Issız harabelerden farkı kalmaz bedenimin
Yolcusuz istasyonlara benzerim sevgilim
Zamanın nedensizliğinde kör olur, dururum
Yollar uzar, ucu bucağı göremez olurum
Her yıl on iki kapıdır
On bir ayın kapısı kapanır
Yaşanmışlık hatırlansın diye
Son kapı ARALIK bırakılır
Ben, senin gözlerinden dünya sahnesini doyasıya izlemek isterdim de,
Sen gözlerinde sahnelenen oyunun son perdesini çoktan indirmişsin.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!