Nerde olduğunu bulamadım
Çöllere düşüyorum ansızın
Gözlerindeki serinliği ver bana, yanıyorum
Tenim kavruluyor
Ağzım mühürlü bir zarf gibi
Kapalı
Haydi kalk kervan gidelim buralardan
Yol alalım yalnızlığa
Yükümüz ayrılık
Ağırdır ayrılık çekmek buralarda
Haydı kalk kervan gidelim artık
Ayaklarımıza acı dolansın
kapandı gökler bir billur aktı yürekten,
ıslandı duygular cananın ellerinde,
hayat pınarına düştü nar, yandı yürek yandı AYNda...
tufanda ölüme gitti ferhat,
şirin gerçekken yalana döndü,
Mavi bir düşüm vardı seninle
Irmaklarında sandalla yol alacağımız
Her kayanın dibine bir karanfil dikeceğimiz bir düş
Güneşin bize el uzattığı
İçimizi ısıttığı
Kalbimizi ısıttığı
Kimse sana özlemimin mesafesine metre vuramaz
Ölçemez kollarını açarak
Benim içimde yanan ateş ancak bilir mesafelerin gaddarlığını
Soğutmuyor düşen kar içimdeki alevlerin korunu
Özlemin kırık bir pencere gibi
Akıp gidiyor zaman sıyrıklarında kanla
Şimdi yağmur yağıyor Ankara’da
İnceden inceye bir gurbet türküsü dokunuyor anılarıma
Balkondan cebeci’nin ışıklarına bakıyorum
Bu buğulu havada onlarda sönük kalmış
Bir ben değilim biçare
Senin yokluğunda lambalarda aciz kalıyor desene
SIZIN
bu sızı benden sana armağan
sol cebinde
unutamayacağın anılarla karışık
yanında taşıyasın.
Başına hal geldiğinde
Geceye sığmayan
Korku dolu geçmişi yenip
Kırağı serpilşine eş
Rahmet
Yağmur
Taş
Sabaha kadar yağmur yağdı
Penceremin camına hüzün değdi
Bir nehir gibi süzüldü damlalar
Yarım bir buğuyla sadık kaldım seyre
Yapraklarda yağmurun hışırtısı vardı
Sabaha kadar sesini, şarkısını dinledim
Kimseler bilmedi kalbimdeki ateşi
Gizlice baktım gözlerine
Ellerini korkarak tuttum düşlerimde
Kimse bilmedi senin ardına düşen hayallerimi
Hep başka limanlara demirledin
Başka kentlerden aldın sevgileri
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!