Karanlığı yırtarak geliyor ezân sesi
Kâinatta ne varsa, bu sesin pervânesi
Serin esen bir rüzgâr,kuşların kanat sesi...
Karışıyor ezâna, yağmurun mûsikîsi
Nakşederek, en siyâhını karanlıkların
Çöreklenir, göz kapaklarıma her biten gün
Uçur beni,en uzağına uzaklıkların
Aç kanatlarını ey Mürg-i Nisyân! gel, bugün
Dönmez sanılanlar geri dönünce
Gökteki yıldızlar suya inince
Varlık âleminden sıyrıl gizlice
Yokluğa bürünüp rüyâma süzül
Bir Temmuz günüydü... Sarıyer’deydim
Ilık bir mutluluktur şimdi uzakta, bahâr
Dallarına gönlümün bülbül olup da,konar
En güzel şarkıları söyler,içli sesiyle
Güllerin kokusunu getirir nefesiyle
Yansıyor hep, kulaklarımdan sesler
Yok bir şeyi işittiğim, duyduğum
Dökülüyor gözlerimden tüm renkler
Saçılıyor topraklara beş duyum
Etrâfımdaki her şey şekillerden ibâret
Öylesine bir gündü,her şey mecrâsındaydı
Önde serin revaklar,Boğaz arkasındaydı
En muhteşem haliyle,o gün gene İstanbul,
Sultanahmet Camii’nin avlu kapısındaydı
Eksik olan tek sendin ve saçtığın ışıktı
Taşan bir coşkunlukla, sığmayan içimize
Bilmesek de neleri takacak peşimize
Uzatıp elimizi her sabâh bilinmeze
Kalkarız… ve yürürüz o geri dönülmeze
Anlat bana ey bugün! dünü su gibi içen
Sen gittin…ve sonra, tükendi mavi
Ne gök mavi şimdi, ne deniz mavi
Öyle bir renksizlik sardı ki beni
Kalbim hüznün evi, acının evi
Anlamak zor belki,sanki semavî
Duydum ki, rüyâlar ülkesinin hükümdarı
Kâbuslar arıyormuş,uykuları bölecek
Gözüpek yiğitleri korkudan ürpertecek…
Aklına,hayâline gelmeyecek kadar çok
Çeşitli bir o kadar kâbuslar var elimde.
Deniz kadar belki de,daha da maviydiler
Havaya karışacak kadar semavîydiler
Dalga kıvrımlarından şekillenen periler
Sularda yol açtılar ve gemiler geçtiler
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!