Uçmak istiyorum sadece...
Sadece uçmak!
Kimseleri takmadan
gökleri yaşamak.
Uçmak istiyorum sadece…
Beni melek kadar ve hayali,
tek bir şiir üzerinde gizle.
Yaktığın sahte şehirlerinde.
Zaman iki bin benden sonrası
Yıl sonu aylardan onüç gelsin.
Hani malüm dengeler vardır…
Doğarız, yaşarız ve ölürüz.
Çamaşırsız doğar,
kefene sarılı gömülürüz.
Oysa, ortası da varlığımızın
Bir mirastır artık bu şehir bana
Alışıyorum günbegün, yavaş yavaş.
Kaldırımların her taşı gönülden arkadaş.
Ne sorgu, ne de suâl söker bana derinden
Sormak bile gelmiyor içimden.
Şarkılar bir başka, senin içindir
Yıl sonu uğurlarken sonbaharı
Bir gamsız arsız üzüntü gelir
Ayrılık fırtınası akşamları.
Sevinçlerim yokluğunda irkilir
Bu şehirde gizli şiirlerin tadı
Bu şehirde feryatlarım takılı...
Yine akşamlar gizemlerin perisi
Aynı düşlerimdeki gibi
Çorlu’yu bildim bileli.
Sessizce çöken sis hala nefessiz.
Tatlıca bir rüya gibidir sanki…
Kirlı duman, kül ve yağmurdan -
geleçeği benden, sevgimi aldın.
Terk ettin ocağı, izlerin handa.
Bir ışıktı avuçlarımda…
Uzun zamandır bağrımda.
Çok uzun süre öncesinde
taşıdığım.
Bir ışıktı oysa sadece…
Avuçlarımdaki çizgiler,
özgürlüğüdür ruhumun.
Nasıl anlatsam!
Sadık ve güvendiğim
ey ruh dostum...
Yahya Akbulut demek; kendini, derdini, gördüklerini, en acımasız durumları bile o sıcak yorumuyla, sanatsal kaygılardan uzak ama baştan sona sanat dolu anlatabilmek...