1.
Doğuşunu yeni bir günün,
kesmiyor bugün gözlerim.
Onarmak istemem bakışlarımı.
Özgür kalsın dilim, acı sözlerim.
Figanı düşerken sararmış yaprakların,
çelikten örülmüş sandığım
ağaçlarından
Kasvetli rüzgara kokuyordu,
küçüklüğüme dokunuyordu
Yaşamın ibresi babamın
İnsanlık soyunun en derin arzusuna
saygıyla boyun eğdik.
Yaşamın sırrını bilmeden doğduk
Daha çok uzundur yolumuz dedik...
Çocukça eğlendik.
Bardağımdaki son su
damlasını içtim gitti.
O sen miydin yoksa!
Öyle bir zamanda
geldin ki!
İçten dediler...
Kalbimin en son vuruşunda
daralır nefesim.
Keder okunuyor gözlerimde.
Ve hasret kokusu seni
düşündüğümde.
Ağlıyor içimde ince kasvetin
Solmuş sevginin sonu ayrılıktır
Ömrüme akıyor buruk hasretin
Sensizliğin bedeli yalnızlıktır.
Suç ortağımdır benim şu gözlerim
Ters yönde ömrümün diğer yokuşundayım.
Ters yönde ömrün en uğursuz kıyılarında.
Kimbilir hangi yağmurdan kalan bir çiy damlasıyım
Kurumuş bir ırmağın unutulmuş yatağında.
Önceden bir sihirdi o...Yok oldu!
Ben senden öğrendim ey hayat,
ucuz şarabın yordamını.
Serinlerde umutsuzluğun
en derinden anlamını.
Ezeldendir tanışıklığımız
Şiirlerde eşeleyip duruyorum.
Ateşten kalan külleri.
Yangın sonrası.
Yüzünde rüzgarları özlüyorum.
Yağmurdan kalan bulutları.
Yağmurlar yağdırmıştım
Kovalarken fırtınalar,
nemli havasını ıslak gönlümün.
Merhamet dilemiştim sevgiliden
türkülerin diliyle...
Dalarken sonsuzluğa
Yahya Akbulut demek; kendini, derdini, gördüklerini, en acımasız durumları bile o sıcak yorumuyla, sanatsal kaygılardan uzak ama baştan sona sanat dolu anlatabilmek...