Zengin,
Sıçtığı boku kadar zengindir.
Fakir,
Sıçmadığı günü kadar fakir!
Darası da,dolusu da boklu Dünya!
Niçin o dalgın bakışlar?
Aşkım, niçin söyle.!
Vuslat başka,yoksa
Hak Cemal aradım sırı bozuk aynada.
İlim diye okudum hep boş sayfada.
Dost,dost diye yüzü gördüm sırtında.
Murad alamadı kimse,bu yalan Dünya’da.
Doğrudur diye dinledim sözü yalanda.
Şimdi yoksun,bir dil-i âvârede kaldı nâzın.
Geçti bu cân,doğmaz artık sabâh-gâhım.
Hem arar,hem ağlatır arkandan bin intizârın.
Uykusuz bakarım yollarına,sensiz,nigûn-sâr ım.
Mahzûn kalbim de ıssızdır,bi-cân harem-i yârım.
Zaman durdu duracak,
Cehenneme çeyrek kala,
Kaderin yol kenarına savurduğu,
Kıvrım kıvrım,boynu bükülü,bir kuru yaprakcık.
Kundakçı zebaninin ellerinde,yanacak.
Güneşten başka sıcak görmemişti,şu kısacık ömründe.
Şişeler hâlâ duruyor,kadehler boş.
Etrafımda hayâller,başım bir hoş.
Karanlık,soğuk taş koridorlardan akan rüzgâr,
Çiviliyor ıslak duvarlarına cansız bedenimi.
Ayrılmak gebermek değilse,ölmek de ne?
Ne lâzım gelir okyanuslar.
Gitmiyor,gözlerimin önünden ihanetin.
Yoksan eğer,benim için hiç,o zaman hiçtir.
Sanki bir fırtınaydın,savurup,yıkıp gittin.
Sensiz yakınlık,kabir azaplarına eştir.
Kaldı bir başına,gör şimdi hali harab ım.
Sabah,sabah penceremin önü.
Hoş geldin dişi kumru.
Çiçekleri dökülmüş eski komşu,
Yaşlı bir siklamenim var.
İkisi yan yana iki sevgili gibi.
İkisi de bakışmakta.
Dövmüş bakırını gün kızılı bozkırında.
Utancını vurmuş yüzlere sanki.
Yaşanmamış hayallerini yakıyor,
Tac Mahâl’in kubbelerinde.
Meyhanesi isyankar,mabedi değirmeni.
Soğuyan gönülleri öğütüp yine seriyor yerlere.
Köhnemiş Âlem’e bakacak bir kanat penceren yok ise,
Görüp de acınacak şu hâle bir çift yaşlı göz de yeter.
Fukara ile paylaşacak bir lokma azığın da yok ise,
Gönülden gülecek yüz,sevecek bir el de yeter.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!