Gece, bir yorgun güneş gibi doğuyor ufuklarda
Ardından bilinmeyen bir şeyler götürüyor...
Rüzgârı, almış beyaz kanatlarının altına...
Taşıyor yarınları koltuklarında...
Umarsızca...
Vuruyor yollara...
Biz, bilmeyiz bir fahişenin hayallerini…
Bilemeyiz, yaşadıklarını evdeki çocuklarına…
Getirebilmek için bir ekmek lokması…
Boş verip de “namusunu” satarken…
Biz, anlamayız…
Bir delinin saçaklı saçlarından saçak saçak...
O sarkan saçlar bir bir düşecek şehrin üstüne…
Şehir dehşete kapılacak ve dudaklarını ıslatacak bir kırmızı şarap…
Biz ise o deliyi seveceğiz!
Mavi bir sigara tüter denizin dudaklarında
O tüttükçe ben sevdalanırım, ben hayata!
Gökyüzünü, kasvetli bir ıslaklık sarar
Sonra ağır bir duman, sonra soluklar…
Yakınken sana dokunamamak
Nefesini hissedememek, nefesimde
Tutamamak sıcak ellerini…
Bağrıma basamamak
Seni ilkbahar mevsimine benzetiyorum
Ağaçlar gibi yeşil,
İlkbahar gibi ılıksın
Çiçekler gibi… Topak topak açmışsın
Dün gece ağladım sevgilim.
Sabahların koynundan bir şans kağıdı çektim
Bir gül bıraktım Toroslar’ın ardına…
Ve bir kırışık yüzün ardında, İstanbul’ un kokusuyla
Seni düşlüyordum da...
Bir bankta oturmuşsun..
Ayaklarını uzatmışsın boylu boyunca...
Birazdan saçların yeşil rüzgârla oynaşacak...
Seni düşlüyorum da..
Zorluğunu düşünmem beklenemezdi
Farklıydın...
Bazen iç çekişte bulurdum seni
Nedenini ölüm pahasına merak ederdim;
Birden...
Suskunluğa gömülürdün
Artık bulamazsın beni istesen de
Bensiz yaşar, bensiz ölürsün
Bulursun başkasını “hayır” deme
Yavruma iyi bak
Hoşça kal…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!