ONLAR ANLAMAZLAR
Sararmış yapraklara, sığar mı şiir, şair?
Hapsedilebilir mi tarih eski bir kitaba bir rafa?
Susturulabilir mi haykıranlar, isyancılar?
Haşimler, Nazımlar, Abidinler, Hugo’lar…
Sen bilmezsin çocuk
Hep, ben yaşarım içimde fırtınalar
Her fırtınanın sonu yıkıntıdır, zarar ziyan
O, onun ellerinden tuttuğu zaman
Bir şarap içiyorum üzüm karası gözlerinin özünden…
Kadehimi tokuşturuyorum Zeus’la demleniyorum…
Uzo içiyorum kâh bardaklar beyazlıyor saç rengi gibi…
Kâh gözlerinden içiyorum yalnız başıma hem de özünden…
Seni, seninle yaşamayı değil de…
Seni sensiz yaşayıp…
Istırap çekmeyi tercih ederim bu yüzden…
Git bu kentten…
Kolay değildir o lanet sözcük
Demek istemesem de; inatla
Gitmek istemesem de bu diyarlardan
Elveda yarınlara, elveda sana
Memesinden sütünü içtiğim rüzgâr
Dalgalarından tokat yediğim deniz
Batışını hayran hayran seyrettiğim güneş
Ve gecenin efendisi, karanlıkların prensi ay!
Bir derdim var anne nasıl söylesem sana?
Acıyor yüreğim, kanıyor gönlüm…
Gülmüyor felek hiç benden yana …
Sarılmak geliyor içimden anne, sarılmak sana
Hiç bırakmamak kimse almadan seni benden,
Ne kara toprağa vermek seni, ne de esen yele
O koku...
Günahkar şehrin
Yorgunluğuyla,
İnce namesiyle,
Filizlenen bende
Günah Tanrısı
Küçük İskender'e
Anan-baban yoksa kimsesizsin
Sebebi ve nasılı merak edilmeyen
Öznesiz cümle, sıfatsız nitelik gibi
Okkalı küfür savuruşluğum...
Bir kâğıdın ucuna karalayışım hafifçe
Çam kolonyası getirişliğim
Yirmi dör saatlik yol yorgunluğuyla
Gözleri (m) şişmişliğim...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!