Susuz kalmış ve kurumuş güller, terk edilmiş bir evin kapısında...
Telaşlı bir taşıma var içimde öte tarafa.
Dört koldan tutmuş dostlar koşturur dört nala.
Al sen oku şiirlerimi mazlumlar duysun ey dünya...
Susuz Kalmış ve kurumuş fesleğen, terk edilmiş bir evin penceresinde...
Bu şiiri yıkık bir kalbin penceresinden,
İçimizi terk etmiş hayallerin kıyısından, Bir mevsimin eşiğinden yazıyorum.
Sevgilim...
Yapraklar döküyorum ölmüş umutlarımın üstüne.
Üşüyor, üşüyor ve üşüyorum...
Derdimi anlatsam, anlamaz dertsizliğim...
Hey... Beni deliler ülkesine Sultan eden sensizliğim...
Özledim desem;
Gelir misin...?
Bir elim en sevdiğin çiçeklerden bir bahçe.
Seni unutmak için sevmedim
Fakat;
Tekrar sevmek için unuttum.
Mesala resimlerini sildim telefonumdan.
Hepsine tek tek gül desenli çerçeveler yaptırdım.
Bir dünyam var senden...
İçinde sen, ben,mavi ve kızıl
Mor menekşeler sümbüller...
Dere kenarında kimsesiz zambaklar...
Uçuşan kuşlar, kelebekler...
Gül bahçeleri, Lalezârlar...
Sevmek sadece sevmek.
Saf ve temizce sevmek,
Karşılık alamadan ve hiçbir karşılık beklemeden sevmek...
Mesafelerce sevmek ve dokunamamak tenine.
Ve sonrasında gecenin,
Hasreti sevmek.
Sarhoşum, ey! Bu sabahın ısıtmayan güneşi.
Küskün bir aşkın olur mu hiç neşesi?
Bu kentin ışıkları altında ezilmiş hevesi,
Kime anlatayım, nasıl anlatayım..?
Sarhoşum, ey! Dert yüklü gemileri bağrına basan deniz.
Selam ey kızgın gece selam!
Yine açar mı toprağınla okşanmış menekşeler?
Yabancı diyarların içinde kokusu değer mi burnumuza?
Gök aynı gök
Ve zaman o acınası günde durmuş
Giden gitmiş ve
Ama sen gidersin...
Gitmek nedir bilmeden.
Hatırlat saate yalnızlığımı
Pili bitince, zaman durmuyor...
Ama sen gidersin...
Gökyüzüne kuşları gönder
Seni sevmekten bahsediyorum;
Umutsuzluğu çürüten,
Yusuf gibi zindanı sevdiren adama.
Çölü bahara döndüren seni sevmekten...
Ve yine seni sevmekten bahsediyorum gökleri mesken tutmuş turnalara;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!