Çoktan yabancılaştık kendimize.
Halimizden anlayacak bir yâr da uğramadı gönül evimize.
Kitleler öfke nöbetleri geçirdi.
Gönüller gönüllerin dalgası haline geldi.
Yağmurlar bulutlardan kaçtı.
Toprak kurudu.
Biliyorum bağrına taş basarsın sevgilim,
Gece karanlığı gibi bir sevdadır gözlerin
Saçların el uzatır yıldızlara simsiyah
Masmavi gökyüzü ellerindir sevgilim.
Bir umut ışığında bakarım kirpiklerine sevgilim
Çay demlenir, sen gel de gönlümüz demlensin...
Öyle bakma uzaktan uzağa,
Düşürme beni tuzaktan tuzağa,
Gel sarılalım bir kaç dakika,
İçimiz geçsin sıcaktan sıcağa...
Nasipsiz kış gelmez, kuş uçmaz derler.
Ya aşk? Derim;
Ona da bir cevap bulamazlar.
İnsanlar hep böyle midir?
Konuşur, konuşur sonra hiç birşey yokmuş gibi susarlar.
Neden arıyor değilim aslında alıştım desem latife etmiş olmam herhalde.
Kimsesizler yurduna atmışlar beni,
Liğme liğme kesmişler beni,
İşlerine geldikçe sevmişler beni,
Ah! insanlar vah! insanlar.
Gelip gelip göçmüşler,
Bir mevsimin daha kıyısına döküyorum hayallerimi,
Bir şehrin daha yıldızlarını çalacağım gökyüzünden,
Biraz siyah dolduracağım ceplerime
Biraz mavi,
Biraz sen.
Sonra ceplerimi unutacağım çürüyen toprağın altında.
Yüklendim dünya yükünü
Unuttum yaşarken ölümü
Gelip kapıyı çalınca mı
Vereceğim Allah'a sözümü?
Nice ölümler gördüm,
Hiç birşeyden habersiz umutla koşarken topun peşinde çocuklar,
Ruhum kadar boş bir kalabalıktır millet bahçesi
Güneşi yakalayan oturdu mavi eşarbıyla,
Gölgede kalanlarınsa umudu ölmüştü çoktan…
Tenine vurmuştu bugün güneş
Üşümek yokluğunda ve donarak ölmek sensizlik de.
Yaşayamamak gözlerinin dokunmadığı memleketler de.
Yâd etmek resmini şiir kelamlarında.
Ve göstermeden anlatmak seni körlere.
Sevdirmek seni o masum bakışlı adamlara...
Bir çocuğun rüyasına kaçmak vardı şimdi.
Kuş olmak, uçmak vardı şimdi bulutların üzerinde...
Bir atın üstünde dünyayı gezmek vardı şimdi...
Bir papatya bahçesinde sevmek vardı dünya'yı
Ve seni sevgilim bir çocuğun sevgisi gibi sevmek vardı...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!