“Tüm sözcüklerin, tüm şiirlerin korkunç güzel” demişsin,
Oysa ben yalnızca,
Bana bıraktığın sözcüklerle yazıyorum yalnızca,
Ve çoğunu alıp gitmiştin Uzakdiyar’da, karlı bir akşamda…
“Gözlüklerinden yansıyan tüm imgeler hem de tüm imgeler
I
İlk tohum ner’den nereye ne şekilde gelmişti bilinmez
Amma bu çiçek meselesi bir hayli etkiledi köylüyü,
ihtiyar heyetini, kiziri ve eli silah tutan herkesi,
Bu evde çalmaz telefonlar,
Çalarsa yalnızca alarm çalar.
Bu evden aranan telefonlar,
Düşmezler bir türlü, meşgule vururlar.
Bu evin içi kıştır oniki ay dur duraksız,
Hasırlarda oturmuştuk o gün kumsalda,
Hem yağmurdan olur yağmur ormanları,
Hem de yağmuru çeker toplanınca bir çoğu.
Biz de böyle beslenmiştik bu coğrafyada,
Bulutla, ırmakla, yosunla, umutla
Ve çekmiştik hepsini üstümüze
Eee mağdur kardeş,
Demek mağdursun ilelebet...
Verelim mi sana daha fazla iktidar,
Geçer mi böylece mağduriyet?..
Eee mağdur kardeş,
Yırtıp atayım mı ben şu yüzümü?
“İngiliz’sin değil mi?” deyip duruyorlar bu yüze bakıp Malezya’da.
Hiç olmadım sömürgeci, olmak da istemem kardeşim,
“Sömürü” desen, ona esastan da usulden de düşmanım.
Kırıp geçireyim mi şu bacaklarımı?
Bir atkısı vardı, doğrudur, çıkarmazdı hiç bir zaman…
Önceden sezerdi belki, tüm yağmurlu günleri…
Yalnız yağmur mu ki; fırtınaları, düştü düşecek yıldırımları…
Şimdi bir karanfil koyuyorum mezarına, kuruyor birden…
Küçük kara balıktı; kaynağını soran, nehrin…
Metronun bir dakika gecikmediği Japonya’da
Neden gecikiyor acaba mektupların?
Bunu sorduğum postacılar
Dediler ki: “Bilgisayar hatası olmasın?”
Güvercinle gönderseydin daha kısa sürerdi,
Yalnızca birkaç gün anımsanırlar
Toprağa gömülenler.
Anımsanmadıkları tek bir an bile yoktur,
Bedeni yakılanların, külleri savrulanların.
Zenginliğe göre, anıtkabirlere bile gömülebilir,
Geç anladım, aynı otobüsteymişiz,
Mersin’den İstanbul’a varmış araba,
Anneannemdeyiz şimdi, yadırgamıyor....
Kahvaltı yapacağız bu sabah bur’da,
Hazır oluyor kahvaltı yavaş yavaş,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!