Bu metroların, cep telefonlarının çağında,
Benim çağdışı öykülerimi dinledin ya,
Teşekkür, teşekkür, teşekkür ederim sana.
“Öykü öldü” diyorlar, “savurdu kendini gökdelenlerden”
Boyalı yayınevlerinin kurtarma çabası,
Yükseklere çıkamazlar bayraklar,
Gönder boyudur yolculukları,
Sınırları aşamazlar, aşamazlar onlar,
Sınırlardır var eden onları.
Bayrak yakanlar görülmüştür, görülecektir de,
Uçurumların tam ucunda
O ulaşılmaz dallar var ya,
İşte onlar hem ulaşılmazlar
Hem de ulaşamazlar başka dağlara.
Uçurumların sarmaşıklarla sarılmış olması da
Güneş ve ay gibi parlak bir ışık
Verirler gerçi onlar, güneşsiz de
Aysız da yaşarlar bu dirençle, yine de,
İstanbul’a uğurladık güneşi ve ayı
Aydınlatsın diye meydanları,
Sesleri özlemiş o meydanları,
Cilt 1: Kadınlar
Unutulmuş kadınlar ansiklopedisinde
Sana ben baş köşeyi ayırdım,
Kalbimin bir tür hatıra defterinde....
Yüzün kir pas içindedir çocuk.
Mezarın cangıl içinde
Kökler örtmüştür üstünü çoktan,
Nice yağmurlarla ıslanmış toprak,
Bir tek o sevecenlik göstermiş sana…
Dönsün pervaneler durmazca,
Dönsünler görülmeyecek denli,
Çünkü terletir tepeden tırnağa
Vietnam’ın geçmişi bizi.
Kaskı masaya bırakalım
Vietnam’da olsaydı,
Bu güzelim parkları,
Yeşil falan demeden
Fabrika yaparlardı.
Bu güzelim genç kızlar,
O doğduğum ev var ya
Yıkıldı.
Büyüdüğüm ev var ya
Yıkıldı.
Okuduğum ilkokul
Yıkıldı.
Kimi zaman yetmişlerden kalma o eşyalar,
Divan, yatak, sandalye, masa ve en önemlisi ayna,
“Sana söyleyeceklerim var”diyerek
Öne atılırlar.
Kim oturmuş benden önce burada,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!