Bugünlerde öyle çok istiyor ki canım,
Anlamakta anlatmakta bir hayli zorlanıyorum:
Bir tren kaçırmalıyım! Tren kaçırmalıyım!
Sürerek ben daha hızlı daha hızlı daha hızlı,
Göz kırpışta geçen neyse tam da ondan olmalıyım....
Hava karanlık, hiçbir şey yok yıldız namına....
Üstüm başım sırılsıklam....
Çıkıyorum merdivenlerden ağır ağır, arkama bakarak....
Üstüm başım sırılsıklam....
Hayal meyal hatırlıyorum çağırışını....
Salonda değil sokakta olur elbette
Sokak Çalgıcıları Sendikası.
Saraya, hükümet konağına değil
Sana, bana, kim geçerse ona çalarlar.
Çevrelerinde toplanan insanlar
Balkon muson bira
İnti'den ‘Elveda Mektubu’(*).
Söze çevrilemiyor kolayca
Musonun yeryüzüne vuruşu.
Bunca bin yıl yağıştan kalan,
Tam da orta yerine düştük çekişmeli ilk devrenin.
Durdu karşılaşma bir süreliğine, kaldırılana dek cesetlerimiz.
Sonra sürdü tezahürat, bonservisler, fişek gösterileri...
Bekliyoruz saha kenarında, maçın bitmesini...
Üst katı sorma bize, çıkamadık ki...
Ruhum! Antakya’ya gidelim seninle biz
Daracık sokaklarında, önce sen, sonra ben geçelim.
Naz yapma be canım, gözlerimi vereyim sana
Bakasın diye şöyle bir, Habib Neccar’a.
Depremlerin sağ’nakların memleketidir
Çıkmaz sokaklardaki o kadim kilise,
Bir daha açılmamak üzere kapanmış kapıları ile,
Tarihin derinliklerine gömülmemiş ise,
Nereye gömülmüştür? Söyleyin de bilelim.
Altın umuduyla didik didik oyulmuşlar
Bir anda kendimizden geçmişiz
Gotik mi, Barok mu, birisi karar versin.
İşte böyle bir tablodayız şimdi biz.
Sanat sevicilerinin mutfak koleksiyonlarında biz mi birinciyiz?
Getirir uşaklar yemekleri, sanki tabloları da yanında yedirirler.
Şu gördüğün var ya, Atmeydanı’ydı,
İstanbul, İstanbul olmazdan evvel....
‘Tuz limanıydı’ diyorum tüm şu kıyılar....
Bakir idi tüm tepeler ezan sesine,
Zangoçlarla uyanırdı ahali daha çok....
Hep hüzne bulanır makyajları
Tango kadınlarının.
Hep geriye dönüktür adımları
Tango plaklarının.
Bacakları kucak gibi açılır insana
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!