Yıkık dökük bir liman sanki,
Gönlümün kehaneti.
Hayatın içinde yarış, gemi azıya almış bir at gibi.
Geçiyorum hayal istasyonlarından.
Beni bekleyenler firari.
Şafağına vurgun geceye
methiyeler düzen yalancı
şairlere aman vermeyen gerçekler
geçidinde sıkışıp kalmış gönlümün yarısı.
Günahkârlar meclisinde
Farkındalığımı unutup, bilinmeyen bir gezegenin uydusuna göndermek istediğim kapanmayan yaralar var içimde.
Göç yollarının rotasını bilen kuşların düşlerine sahte gülümsemeler bırakan saygısızların kirli ayak izlerinde birikmiş günahlar.
Mübah olan ne varsa yüklenmiş gönlüm sırtına, kaygısızca yürüyor günahı bol yollarda.
Her şey cadı kazanına düşerek yitiriyor bakirliğini.
Kumru sesleri arasında bir akşam senfonisi.
Tabiat suskun.
Gün ışığı tepelerin ardında,
Hüzünlü bir gülümseme.
Rüzgâr suskun.
Kendine acıma modu, garipseyip içselliğinde dibe vurma.
Sonrada kendini koruma iç güdüsü.
Hep haklı olduğuna inanma, dalkavuk edaları, birilerine yamanma dürtüsü.
Kendi ilkeselliğinden sonuç alamayıp, ilkesiz yollarda kahraman olma sevdası.
Belalar içinde kendini harcayıp, bir dala tutunma çabası.
Utanç duvarı radarına yakalanmayan vampir yarasanın kızarmayan yüzüne tükürmenin onurunu yaşayan insanlardan olabilmenin mücadelesinde bir ömür tüketmenin güzelliğini görebilmek sevgi dolu yüce gönüllere nasip olur ya; onlar çok azdır bu, dünya denilen mekanda.
Dünyanın rüzgârlarında savurup attığı ne çok çöp vardır, koca deryalarında.
Dünyanında deryanında sabrı tükendi artık, temizleyemediği koca sularında.
Yılgınlığın derin isyanı vardır, köpüğü kirli müsilajlarında.
Yağmur arası bir hüzün olsun yüreğimde.
Bir de mutluluğa ağlayan çocuk, gözlerimde.
Sonra vurayım ceketi omzuma, kaçkın düşlerimin peşinden yola revan olayım.
Sessizce unutayım yüzümde acıları.
Kırık kanatlı bir kuş ökçelerinden vurulmuş.
Kalbi kırık dünyanın kızıla boyanmış yerinden tutuyorum, dar kalıplar içinde sıkışıp kalan kalbimin kırılan yerinden acılara sesleniyorum.
Sevgisizliğimi yükleyip omuzlarıma, imgesel varlıkların arasına dalıyorum bodoslama.
Katil kervanlar geçiyor önümden,
Hayallerimi yazardı sanılarım gulumsemelerine.
Adı sensizlik olan hüzün kalırdı geriye.
Yüzümün kızarmasında görürdüm utancın hiddetini.
Siyah bir gece bırakırdın bana, ah senin gitmelerin.
Mavi sular gibi çarpardın yüzüme gerçeği.
Birazdan yanacak sokak lambaları.
Kendi şavkına münzevi halinde.
Sokak aralarında koşuşan itlerin, dişlerine yapışan kinin ulumaya sirayeti geçmişe bir gönderme gibi.
Son uçak dumanıda güneşin yansımalarında kızıla boyanmış.
Gecenin ben, olma haline girişken kişiliğimde biz olamamanın sancısı hüzne saplanmış.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!