domates gibi gülümsüyor masamın ortasında gece,
penir yıldız dişleriyle katılıyor ana...
karanlığın yırtığından bakıyorum ufka
mavi ipliğiyle gözlerin dikiyor,
yüreğimin lanetli söküğünü...
böyle neresiz ve niyesiz yürüyorum duygu yollarımı...
Kirpik gölgesi
zamanın serin soluğu etime değmede
adı sonbahardır
körpe fidan gülmesi hallerim geçti
şimdi solan gülüştür yapraklarım dallarında
Rakılayacağım ve sana kaldıracağım
en mavi kadehi.
Her uzaklık küfürdür can
taşa hasretini yazmak gibi...
Göksuyum uyanmışta can öteme gelmiş.
En ufak uzaklık zulümdür bu dem
Kürek mahkumu
mapusun içinde bir kuru çeşme
sorular sorupta gönlümü eşme
taş duvarlar tel örgüler can mezarımdır
hasretlik el vurupta yaramı deşme
Kuşluk zamanları
ellerim yetmezdi kilitlerine
çevrene aşılmaz duvar örerdin
sözlerim yetmezdi dilin dibine
düşümü içime kırar giderdin
Kuş yüzlü
bir gün gözlerin çıkıp gelebilir
yüreğin gibi çarpa, çarpa
umut buya!!
yüzünü ayartan,
Lal
Ey insanlar! neyin övsem
böyle bir bala selvinin?
dili süt, dudağı kaymak
batıptı bala selvinin
puslu gözlerle açık denizler gibi konuşurken
suskunun kara-sığ sularında boğulurdum.
alnı açık gülüşlerde yüzdürürken dudaklarını,
pusudaki gidişinin keder rengine batardım
bilirdim, yaprakların dalında ayrılığa sürgündü...
gözlerinde derin çığlıklar
Laleş güneşi
Aşksız nasıl çalkalansın yürek
a dilimin karındaşı
şiir anamızdan başka ebelermi doğurdu bizi
kuş cıvıltıları dolu bir ağaç olmalı insan
Lal-ı Reyhan
dertler altında kalan
can çekişen yüreğime,
bir yanıt gibi geldin,
ağlayan yüreğime
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!