Hangi zamanda yaşadığın değil,
yaşamadığın ve yaşayacağın zamana oluyorsam bir la mekan,
buluşturur mevsim açılan güllerin solan yapraklarından.
Şimdi düşün zamanı bir gül diye.
Ne dikeninde ol, nede miskinde.
Bu yaşamak bu can,zamanın görsel mekanı.
Canımızdan geçeriz görürüz,görsellik çağ dışı kalır.
Mekanı biliriz ancak can çıkmadıkça zamana yetişemeyiz.
Kainatı dinlersin derin sessizliğinde.
Belkide ilk kez görürsün duyabilmeyi.
Ne gördüklerin ne duydukların daha önce.
Ne irkilen yaş, nede beliren tebessüm.
Susarsın duyuş olabilmeye sessizce.
Gerçekliği anlamanın duyarlılığında duyarsın iç sesini.
Bir toplum durumunu değiştirmedikçe bir kişinin hal ve durumu o topluma etkileşemez.
Toplum bir kişiden oluştuğu gibi, bir kişide bir toplum oluşturmaktadır.
Yazmak; düşüncenin ifadesiyse öyleyse düşünceyi yaşamaktır hayat. Kelimelerde soluklamak kendini, derin ifadelerin suskun anlamıdır
önce kendini duyuşta.
Sonra ki tüm duygular şiire denktir.
Yazılmamış henüz, hissedilen.
Bir sayfa ve bir yaprak.
Gizli anlamlar taşıyan düşüncenin içinden varolduğun bir ömür düşlemek gibi.
İnsan yalnızca yalnızlıkta yalnızdır.
Ve hiçkimse değildir yalnızlığında yalnız.
Hakikat, görülen değil, görünendir.
Bir görüş, sözle,dille nice ön görüşler sunabilir.
Ancak hakikat öngörüşsüz bir iç gözlemdir.
Güneşi gördüğümüzü düşünürüz daima.
Oysa henüz göremediğimiz ruhumuzu ilk önce yaşamaya aydınlatandır o.
Gözlerinize kainatı sığdırdığınız an artık sizin bakışlarınızdadır o.
İnsanlığı seçeriz içimizden
Yeniden dokunduğumuz için kendimize,
kendimize şuanın dışında hiçbirşeyin dokunmasına izin vermemeyi seçeriz.
Yaşamanın döngüsünü hissettiğimizden,
kendi öngörülerimizin içimizde dönmesini isteriz.
...
Görünene değil, iç görüşünüzde ki görülmeyene inanın.
Çünkü sonsuz görülen ay'ı dahi bazen görülemeyen
bulutlar kaplar.
https://www.instagram.com/p/Cs1Rsphofri/?utm_source=ig_web_button_share_sheet&igshid=MzRlODBiNWFlZA==