Niçin, her yer karanlık?
Hava, niçin böyle soğuk?
Niçin mutsuzum?
Sensizim diye mi?
Gördüğüm, yaşadığım sensin, ne yana baksam,
İnanırım kadere, Tanrı’ya, seni yaşarsam.
Aramızda dağlar, denizler ve yasaklar var; oysa
En yakınım sana, senden ne kadar uzaksam…
Sonbaharın hüznü var gözlerimde,
Uzaklığın bana ölümden beter…
Ara sıra, aklımdan yokluğun geçer,
İçim sıkılır, yaşamım seninle biter…
Bir güneş gibi doğmuştun dünyama,
Renk, yaşam, enerji, umut katmıştın.
Binlerce defa gelsem dünyaya,
Hepsini seninle yaşarım sanmıştım.
Artık başka kollardasın, güneşim çoktan battı.
Günlerin en yakıp kavuşturucusunu sende yaşadık TOPAĞACI
Sende koştuk en koşulmamışını MARŞ MARŞ...ların
Fırçaların en sert tellisini sende yedik
Ve seni sevdik her şeye rağmen; işte en mutlucası.
Yatıp kalktık olanca yakıcılığında güneşin
Binlerce MUMCU doğmakta her an
Binlerce ÜÇOK, binlerce AKSOY.
Ve DURSUN’LAR,
Ve isimsiz kahramanlar…
Senin için yazdığım ilk şiirde;
‘Yaşamak olsan da gel, ölmek olsan da’ demiştim.
Bir ışık seliydi, seninle yaşamak.
Hani ‘yaşamak olsan da gel’ gibi bir şey işte.
Bir aydınlık, bir mutluluk, sonsuz coşkuydu,
Yaşamak buydu...
Senle dolu bir ormanda,
Sensiz kalan bir ağacım.
Susuz kaldım yokluğunda,
Dökülüyor yapraklarım...
Yokluğun, varlığından çok,
Sanki ölecek gibiyim,
Ayrılık ecel gibi.
Yeni bir sevgilim olmalı,
Senin gibi...
Acıyı acıya ekleyip,
Yükledim yüreğime.
Evren zifire kesmiş,
Ne ümit, ne yarın kalmış.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!