Bir otobüs penceresinden bakıyordum
Cam buğulu, yol ıssız.
Gece mi geçmiş,
Gün mü doğmuş,
Belli değil.
Ama içimde seninle başlıyor bir kavga.
Bir bankta oturuyorsun hafızamda,
Kâğıt bardağında buhar değil,
Geç kalmışlık yükseliyor.
Dizlerinin ucunda bir kitap,
Ama sayfaları çevirmiyorsun.
Gözlerin başka bir hikâyeye takılı,
Ben uzaktan izliyorum.
Yaklaşsam da duymazsın,
Çünkü sen çoktan
Beni unuttuğun günün içinde yaşıyorsun.
Kaldırım taşları sayıyor beni:
Bir, iki, üç…
Kayboluyorum adımlarımda.
Bir sokak lambası sönüyor,
Sanki biri susmamı emrediyor.
Ama içimdeki yankı
Bir türlü dağılmıyor.
Uzaklarda biri bağırıyor:
Pazarda ucuza hayat satıyorlar.
Kilosu beş liraya düşmüş onurun.
Kalbinin rafa kalktığını
Kasiyer bile fark etmiyor artık.
Bir ses geliyor arkamdan.
Dönmüyorum.
Bilirim, bazı sesler insanı
Yıllarca geriye götürür.
Cebimde bozuk bir şiir:
Sana yazılmış,
Ama postaya verilememiş.
Gözlerimde kurumamış bir görüntü:
Senin değil,
Ama yokluğuna benzeyen biri.
Ve ben durdum bu akşam.
Yorulmadım, koşmadım.
Sadece gözlerimi kapattım
Ve içimden bir harf düşürdüm yere,
Senin adını taşıyan
Bir sessizlik gibi.
Kayıt Tarihi : 17.8.2025 15:07:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Gece ile sabah arasında sıkışmış, zamanı olmayan bir otobüs gidiyordu boş yollardan. Camlar buğulu, içerisi sessizdi. Yolcular uyuyor gibiydi ama o, gözlerini kapatamıyordu. Her damlada, camın üzerinde senin yüzünü görüyordu. Bir köşede kitap tutan birini hatırladı. Sayfalar çevrilmiyordu, çünkü gözler başka bir hikâyede asılı kalmıştı. Belki yıllar öncesinin bir akşamıydı bu, belki de hiç yaşanmamış bir anı. Ama gerçek olan tek şey, unutuşun sessizliğiyle örülmüş bir mesafe idi. Otobüs ağır ağır ilerlerken, dışarıda bir pazardan bağıran sesler geldi kulağına. “Hayat ucuz, onur indirimde!” diye yankılandı sanki. Kaldırım taşları bile onu sayıyordu: bir, iki, üç… her adımda biraz daha eksiliyordu. Cebinde buruşturulmuş bir kâğıt parçası vardı; posta kutusuna hiç atılamamış bir şiir. İçinde kalmış kelimeler, kurumamış bir görüntü. Ne tamamen sana aitti, ne de başkasına. Ama yokluğunu hatırlatmaya yetiyordu. O an karar verdi: ne koştu, ne yürüdü. Sadece gözlerini kapadı. İçinden bir harf düştü yere. Bir isimdi o, ama şimdi sadece sessizlikle yazılıyordu. Ve gece ilerlerken, şehrin ıssız yollarında o harf, bir gölge gibi hâlâ susmuyordu.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!