Honduras sabahında
sandıklar umut diye açıldı,
ama ordunun çizmesiyle kapandı kapılar.
Zelaya, yoksulun ekmeğine dokununca,
tekellerin sofrasına bir dilim ayırınca,
Üniversite kapısında başlar umut,
Diploma kağıt değil —
Bir ömürlük alın terinin belgesidir.
Ama bu ülkede
Diploma, yoksulluğa mühürdür artık.
Barikatlarda büyür bedenim
Teni is, yüreği kıvılcım
Kurşun yememişse bir şiir
Eksiktir bana göre
Eksiktir
Dizeler kanamalı
Bir çocuk çizmiş duvara
Ev yok
Baca yok
Yalnızca üç kişi el ele
Güneş, saçma bir yuvarlak
Ve ortasında büyükçe bir gülüş
(“Ve buradaysa sadece beklemek, direnmek ve şiir...”)
Duvarın bu yakasında
Adımı dahi fısıldayamam
Ses, yankıya bile hasret
Nabzım kendi içimde atıyor
12 Kasım 1999,
saat 18.57…
akşamın ortasında
yer sarsıldı.
30 saniyelik bir titreme,
Fabrikalar duman, meydanlar dar;
bir el “ulus” diye yükseltti bayrağı.
Ama ekmek diyenin ağzına sürgün,
sesine cop, grevine karanlık sokak düştü.
“Ulusal çıkar” dediler,
(“Bir çorba sırasına, bir dilim hayata girenler için…”)
Kareli bir masa örtüsünde
Sayılara gömülmüş gözleri
İki dilim ekmek,
Bir zeytin,
(“Bir maaşın çalındığı yerde, bir ömür mahkûm olur.”)
Bir maaştı elinde —
Zaten üç gün yetmeyen
Bir eczane kuyruğuydu hayatı
Bir simit bölüştüğü torununa
Kışın en çetin günlerinde,
Erzincan uykusundan fırladı,
27 Aralık’ta, gece yarısına yakın,
yer altından yükseldi dev bir hıçkırık.
7,9 büyüklüğünde,




-
Aydan Güner Özdemir
Tüm YorumlarŞiirlerinizle tanıştığım gün, kelimelerin kıyısında yeniden doğdum. Her dizenizde Ahmet Arif’in o devrimci nefesini, halkın sesini ve aşkın en katıksız halini buldum. Toprağın derdini, göğün öfkesini, sevdanın ve direnişin şiirini bu kadar içten dokuyabilmek ancak büyük bir kalbe ve usta bir kaleme ...