Erguvan konağı ile çıktım yola
Resimler ile süslüydü çerçeveler
Güzel yazılmıştı masa camının altındaki şiirler
Umut uzaklaşınca, uğultular çoğaldı
Vefa idi aranan aslında bulunsaydı eğer
Ayrılıklar olmazdı, birliktelik yerine
MUTLULUK: - Bilirsiniz? ... Mutluluk “ Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumudur. Ongunluktur… Saadet “ demektir… “MUTLU”, “SAADET” dolu “YAŞAM” için “İSTEK” ve “BEKLENTİLERİME” bakınca hepsini “BAŞARI” ile gerçekleştirdiğimi görüyorum. Sanırım ben “NE İSTEDİĞİMİ” biliyorum. Fakat, “YAPABİLECEKLERİMİ” erteliyorum.
Soruyorum Kendime… Gerçekten beni motive eden nedir? ... Peki Sizleri...
Hiç düşündünüz mü? Güzel “KONUŞMAK” ve güzel “YAZMAK” için öğrenebileceklerimizi…
Aldığım EĞİTİMLER karşısında hiçbir şeye yaramama diye bir İNANCA sahip olduğumun farkındayım. Aynı zamanda işsiz kaldığımın da farkındayım… Müracaat ettiğim “İnsan Kaynakları” ve her on iş yerinden dokuzu beni onaylıyor. Ve bana AMATÖR olduğum iş sahalarında PROFESYONELLİK öneriliyor. Kendi kendime “ NEDEN VE NİÇİN” diye soruyorum. Ve cevap veriyorum
.“ DEĞİŞİM İLE GELEN YENİLİK” beni korkutuyor. Yeni bir işe ihtiyacım var. Her şeyi bir tarafa bırakıp hayatımı DÜZENE koymalıyım. Belki “GEÇMİŞİMİ BAĞIŞLAMALIYIM”. Gerçekten ne istediğimi BAŞARIININ bende ki DEĞİŞİMİNE bakıp neler KAYBETTİĞİMİ neler KAZANDIĞIMI düşünmeliyim. KARİYER konusunda çok ZAYIFIM….
Kimseye Kendimi ANLATAMIYORUM… İçimdeki Sesin NEFRETİNİ GÖRÜYORUM…. Niçin? ... BANA KARŞI… Ve, Neden böyle hissediyorum….
Aslında İÇİMDEKİ NEFRETİ yansıtıyorum Aileme, Çevreme, Mesleğime, Kişiliğime… İçimde ki “O”na karşı neden böyle düşünüyorum. Yada içimde kabul edipte “NEFRET RÜZGARINI” nereye konduracağımı bilmiyorum.
KIRIK KALBİMİ ONARMALIYIM. Ve gerçekten her şeyi “BAĞIŞLAMALIYIM”….
Beyaz çarşaflar içerisinde hiç lekesi olmadan, Ufak lekeler olmasına ve bunun bende ki izleri sadece ufak darbeler olmasına dikkat etmeliyim. Yanımda her çalıştığım günlerin alamadığım ücretlerim için, AYŞE HANIMIN ÇANTASINDAKİ ACE ÇAMAŞIR SUYU İLE GEÇMİŞİMİ UNUTMALIYIM…
Eğer isteklerimin olacağını bilsem: “ - Hayatta “EŞEK” olmak isterdim.”
Hayatta, Çünkü “BİLGİ” dağarcığım artıkça hiçbir şey bilmediğimi görüyorum. ÇEVREME bakıyorum. Lakin benim gibi düşünen çok az kişi var. Ve bunlar topluluğumuzda “DELİ DAMGASI” vurulmuş insanlar diye adlandırılıyor….
Eğer isteklerimin olacağını bilsem:” - Hayatta “DELİ” olmak isterdim.”
Hayatta, Peki “GERÇEK DELİ” olsaydım ne yapardım yada ne düşünürdüm. Yaşam “FARK” eder miydi? . Evet.... yaptıklarımdan ve yapabileceklerimden dolayı “ DELİ diyorlar BANA desinler” bir gün “DORUK NOKTASINA” geldiğimde o zaman DÂHİ” diyecekler. Eh! ... “EŞEK İLE DELİ” bir araya gelince çalsın davullar oynasın kızlar.
Eğer isteklerimin olacağını bilsem: “ - Koyunlarım arkada ağzımda kaval bir “ÇOBAN” olurdum.”
Betonda otlatır dağlarda yatırırdım. “OT” yerine RENKLİ YILDIZLAR” yutarlardı.
Sonsuzluğun ağırbaşlılığı, - “HUZUR, MUTLU, GÜVEN” kısa bir an içinde olsa, içimi sarıp ısıtıyor beni… Rüyada gibiyim. Doğaya dönüş arzularım sanki bir uyanış... Bir “DİRENİŞ”...“DUYGU” farklı olduğunu anımsatıyor. “SEZGİ” güçlülüğü yaşamın dört rengiyle birleştirmiş ve dinlendiriyor. Ve hayatın ve hayata olan “İNANÇ” Sembolünü kucaklıyor. “ÜZÜNTÜ” duygusunun mavimsi hali, “SEVİNÇ” duygularıyla yer değiştiriyor.. Doğuştan gelen algı yeteneklerimin “FARKINDALIĞI” için öncülük eden psişik, tinsel, ruhsallığımın boyutu mekanikleşiyor. Yöntemleriyle mavi sonsuzluğa doğru... “ANLAMANIN GİZEMİ” Çözülüyor.. Mavi sonsuzluk yolculuğumla “BENİ BANA GETİR YAR TRENİM” ….. Bindiğimde vücut ve beyin enerjisi ile büyüme ve hareketin sembolüne dönüşüyor... “BARIŞ” bolluk, arkadaşlık, dostluk, ümit, verimlilik savuruyor “SAĞDUYU”
ah...”DUYGULARIM” ah... “BÜYÜME ve HAREKET” Sembolü… Yeşil yapraklara dönüşüyor... Ve çoğalıyor... “ÇİÇEKLERİM” açıyor bahçelerinde... Uçuyor bir “KELEBEK SAĞDUYUSU” rüyaların anlaşılmazlığında… “İSTEKLER” gerçekleştirileceği noktada... Çiçeklerin yardımıyla... “KENDİNE GÜVEN” iyimserlik kokuyor. SIKINTILARI, KEDERİ, HASTALIĞI atıp “ZENGİNLİK” kazandırıyor... İsteklerin nasıl gerçekleştirileceği nokta da... O an “ŞEFKAT” kolları saf ve aşk duyguları, “BİLİNÇ DIŞI” sinir sistemine yolculuğuna devam ederken, duygusal “DENGE” sahip olduğu “ENERJİ” ile “GERGİN” ve “DEPRESİF” bir hal alıyor...Ve, “ YAŞAM” yaşamın dört rengi birleşiyor..... İnsan! ! ! ! ...? ? ? Doğasına... ”YALNIZ” değilsiniz artık, “BİRLİKTELİK” için el ele... “MUTLU”, “ YARDIMSEVER”. “SEVECEN”. PAYLAŞIM”, BİRLİKTELİK” “ SEVGİ”, “ SAYGI”, “HOŞGÖRÜ”, “GÜMÜŞ TEPSİM” SÜREYYA YILDIZINI” üzerinize döküyorum.. Nasiplenin. Bu “DÜNYA da “KOZA” yok artık. Beni Başak Yerlerde Kozalarım Bekliyor. Onlar için “Kelebek Özgür Çocuk Uçuyor
.Hoşça Ve “Kelebek Dokunuşu” ile kalın.
İstanbul, 17.04.2006
- “ Her şey! ... Tümü ile her şey, hep aynı şarkıyı mırıldanıyor. (…) (! ! !) (? ? ?) (Bu gün…) , (Gelecek…) (Geçmiş…) . – “ Şimdi Burada Olmak: Hep aynı renkte… Hep aynı tonda.” Kutuplaşmanın ötesine geçit yok gibi… Ve, her şey, aynı tonda. Ve, her şey, aynı renkte. Artıları ve eksilerinin farkındalığı ile sürüyor hayat. Yaşamın (artıları) denge idi. Ve dengenin (eşittiri) farkındalık. Farkındalık ise kendinin bile farkında değildi. (YaşamDenge) =Farkındalık…”
…
Beyaz bir örtünün üzerinde, kırmızı ve siyah karıncalar vardı. Bazıları kocamandı. Bazıları ise ufacıktı. Bir noktaya odaklanmış, topluluk halinde çabalıyorlardı. Bazıları bu çabanın farkında, başka renkten olan karıncalara da destek oluyorlardı. Yararlı olmak adına katkı sağlamak için. Bazıları ise tam tersini uyguluyordu. Ne kendi renginde olanlara, ne de başka renkte olan karıncalara yararı dokunuyordu. Destek olmak yerine köstekte oluyorlardı. Hele çalışkanlığı ile ünlü olan karıncalar, diğer grup renklerden olan utangaç karıncaların çalışkalığı ile de alay edebiliyorlardı. Kendileri ile alay ettiklerinin bile farkında değillerdi. Aslında farkında olmak, kalite ve sağduyunun rengi ve sesi ile yükseliyordu.
O noktaya hücum eden canlılar – “ Aman! ... Sakın ayrılmayın. Hizayı bozmayın. Sürüden ayrılan kuzuyu kurtlar yer. Farklı birilerinin seslerini susturmak için, toplu halde yemek yedikleri yemeğe ilaç katın. Kökünü getirin karıncaların…
Yalnızım….
Kalabalıklar içerisindeyim… Nedenini bilmediğim bir his… Yürüyorum mavi sonsuzluğa… Acı, tatlı yılları sığdıramıyorum cümlelere… Cümleler dargın kelimelere.. kelimeler ise harflere... “tek bir söze sığdırabilseydim yaşamı” düşüncelerimi parçalardım, yüreğimde tutmaya kıyamadığım güvercinim de… Beyaz gelincikler içerisinde… Bir panter’in pençesinde bulurdum kendime acırken…
“Yalnızım…Yalnızsın…Yalnız”
DÜNYA kültür ve değerlerine baktığında, GELİŞİM, DEĞİŞİM, DÖNÜŞÜM adında üç nehirde ava çıkan en büyük kan bağı Aile’dir. Ailenin insanlık için yapabilecekleri, eşlerin rollerini unutmadan iyi çalışarak uygulaması gereken çok kutsal bir toplumsal ünite ve kendi akliyle, ihtiyacı olana, istemeden de olsa destek olmak, sağlıklı beslenme ve sağlıklı yaşamı ertelemeden hareketlilik içerisinde “DURMAK YOK, AVA DEVAM” diye düşünerek üç nehirde devamlı uğranması gereklidir. Gelişim nehri çeşitli “BABA BALIK” ile doludur. Baba balık kültür ve değerleri ve “ANNE OLTA” NIN değerleri aynıdır. Her iki tarafın değerlerinde “ SORUMLULUK, TOPLAYICI, MERAK, BİLGİ, FARKINDALIK, BAKIŞ AÇISI, SADAKAT ve SAYGI” balıklarıdır. GELİŞİM ve DEĞİŞİM nehirlerinin kesiştiği noktada ava çıkan “ BABA BALIK Ve ANNE OLTA” NIN YEM’E ihtiyacı vardır. ÇEVRE ve MESLEK. ÖZE DÖNÜŞ, KENDİNE SAYGI, yolunda ilerlemelidir ki BİRLİKTELİK ile başlayan kararlar ayrılıklara sebep olmasın.
Yaşam bu iki jenerasyonun sorumsuzlukları ile avlanıldığında “YAŞAM, TOPLUM, GEÇİMSİZ, ASABİ, İLGİSİZ, ŞARTÇI, HIRÇIN, SABIRSIZ, SAÇMA, DUYGUSAL, BECERİKSİZ, ZAVALLI, YANLIŞ SEÇİM, MUTSUZLUK, ALKOL, KARAKTERSİZ, KİŞİLİKSİZLİKTİR.” Nehri temizlemek için DÖNÜŞÜM nehrine uğranmalıdır. “ ÇOCUK YEM” E ihtiyaç duyulur. “ÇOCUK YEM” DE bulunan “ SORUMLULUK, EĞİTİCİ, ÖĞRETİCİ, BAŞARI, FARKINDALIK, DİSİPLİN” adlarındaki yemleri “BABA BALIK” ve “ANNE OLTA” YA teslim eder. Ve dönüşüm sağlar. BABA BALIK geçmişi yaşar, ANNE OLTA geleceği için her iki taraf ile oyun oynar. ÇOCUK YEM İse BABA BALIK, ANNE OLTA’DAN aldığı sorumsuzluk ve sorumluluk ile DÖNÜŞÜM sağlayarak bugünü yaşamaya çalışır… Bazı geceler barda, bazı geceler….
AİLE
Ansızın çıka gelen bir eve misafir isen…
Başarı… Ne İstediğinizi Bilmektir…
Başarı… Olaylardan Ders Çıkarmaktır…
Başarı… Başarısızlığınızdaki Sestir…
Başarı… Hayırlı Kapıların Anahtarıdır…
Başarı… Kaliteyi Yükseltmektir…
Başarı… Aşağılık Duygusuna Gülmektir.
Hayatını bir çırpıda silip attığın günden beri “DUYGULARINIDA” da içine atıp o sandığı kapattığını biliyor musun? ... İçindeki “GÜZELLİKLERİNDEN” her an her saniye başkalarına şarj aletlerini veren insan değil misin ki! ... Susuyorsun... “SORAN VE SORGULAYAN” sen değil miydin? …
En kötü günlerinde “AYAKTA KALMA ÇABAN” ile ilerlemek istediğin zamanlarda düşme sakın. Belki kaldıran biri olmaz. Yada bir gün düşersen eğer o an sen de kalkamayabilirsin. Sen içinde yaşattığın “DÜŞÜNCELERİN” ile bunu gerçekleştirmişsindir. Nice “ANLAMSIZ” günlerini anlamlaştır. Geleceğe bir merdiven koy. Seni bir yerlere çeken o içindeki insanı sevdiğini söyleyen değil misin? Yani içindeki kendine “DÜRÜST” ol. Yolunu nereye kadar götüreceğini düşün. Düşün ki sen kendinsin. Başkası değil. Lütfen bunu “ÖZVERİ” ve “OTO KONTROL” altına aldığın hareketlerinle duygularınla başardığını unutma... Uzun yıllar geçti. Hayatından zamanı birer birer alıp götürdü. Belki hayatın yönlerini seni nasıl değiştirdiğini düşünmedin. Aslında şu ana kadar hep başkalarının altında olmak senin canını sıkıyor. Belki kendi başına bir şeyler “BAŞARMALISIN” Şu ana kadar kendin için bir şeyler yaptın mı? ...
Çocukluğundan beri “GÜÇLÜYÜM” oyununu oynuyorsun.. Kendin için bir şeyler yapmalısın. “FARK YARATMALISIN”... Başkalarının kuklası olmaktan sıkıldığını biliyorsun. Kendi kendin olmalısın... “KARARLI” bir insansın. “ENDİŞELERİNİ” yenip, “NEFRETİNİ” kontrol altına almalısın. Ve “DÜRÜSLÜK ilkesiyle… İncinmeden hayatını yönlendir. Köhne endişelerin altında “NEZAKETLİ” dayanışma içerisinde ol. MUTLULUĞU” yakala...
Kendine Doğru soruyu sorduğunda –“Nasıl bir ruh halindeyim...Başarılısındır…Mutlusundur.”
Meyve veren ağaç taşlanır devam edin.