Sisli semalarda sarı gül
Örtüyor çehresini ince bir tül
Buğulanmış gözlerinden aşkının
Akıyor kalbime nağmeleri, son şarkısının.
*
Bir gün gelir de elbet bir anlayan çıkardı
Okunmayan mısraları neden yok bahasına sattı
Kalsın eski defterlerin sayfalarında
İhtiyacım yok sana
Hiçbir zaman yalvarmam
Okumazsan okuma
Odun İbo
Dinletmişti yıllarca oncağıza
Kaba saba laflarını.
Şimdi daha çok seviyordu
Mutfakta
Ispanak pişiren karısını
Kepenkleri kapattı Huriye
Kalbinin kapılarını da
Hırsızlar dolaşıyordu etrafta
Çini ebrusu ve sert bakışlarıyla
Öyle bir gözdağı verdi ki onlara
Asla düşmeyecekti tuzağa.
Anlamadım ben üstadı
Rahle i tedrisinde bunca yıl.
Derlerse ne de kafası kalın
İcazetnamemdir bu, hakka yakın.
Sekiz silindirli dizelin gürültüsü
Arka cebinden sarkıyor üstüpüsü
Yağ pas içinde gülüyor bana
Rüyada görüyorum Babamı.
*
O hep söze salaktı
Guya avanaktı
Paraya atmaca
İltifata malaktı.
Elimde ekmeğimle
Kapıya
Her vardığımda
bakarken vechi mahına
Kur sofrayı
Çorbamı getir ortaya
Yalan günlerin ışıklarında
Çite tünemiş al horoz
Tavuklarını saldı o ıslak ufuklara
Ta ki göründü uzaktan
Heybesiyle sırtında
Gam ve keder dağıtan
Ben de kızdım bugün bu marangoz mehmede
Elinde rende ne diye dolaşırsın bütün gün boş yere
Bak karşı sandalyede sıra sıra kütükler
İnce ince işlenmeyi törpülenmeyi bekler




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!