Bir küçük evi vardı Süleyman'ın
İki odalı, tek katlı bir evi.
Sabahları erken kalkardı
Ağırdı Süleyman'ın görevi...
Tırlara yüklerdi
Yollar zor, hava kar kıyamet,
Ciğerleri sökülür gibi öksürüyor evladım Ahmet.
Ne gelirki benim elimden, diyorlar biraz sabret.
Allah'dan umut kesilmez, metanet metanet.
Yavrucak daha dört yaşında ağlayıp duruyor boyna,
Akarken gözden yaşlar
Etrafı bir hüzün bulutu kaplar
Gitmektedir gönülde olan yar
Çaresiz istemsiz bir elveda hareketi yapar yorgun kollar
Daha o anda düşer vuslat ateşi gönüllere
Alabildiğine yeşili görüyorum gözlerinde
Anlayamadığım bir sitem mi var yoksa sözlerinde
Ve nihayet sende beni sevecek gibisin de
Utangaç bakışlarla bakıyoruz birbirimize
Ne de mutlu olur insan gerçekten sevince
Zamana dokunurum ellerimle
Ellerimde büyür geç saatler
Onlara masallar anlatırım kendi uydurduğum
Ve onlar büyüdükçe senelere dönüşürler
İşte böyle zamanla olgunlaşır tüm duygular ve hisler
Hüzünlü bir mısradır yaşamak
İsterdim bir neyzenin üflediği içli bir nefes olmak
Ve unutulup gitmek,
Bir kitabın akıllarda pek kalmayan herhangi bir cümlesine bürünerek.
Ve arınmak, dünya yükünden kurtularak.
Saydamlaşmak;
Bir sonbahar akşamında
sararmış yaprak dolu sokaklardan geçerken
Aklıma geldin
Benim gibi bu şehride terketmiştin sen
Gizlediği bir şey vardı içinde, derinde...
Bir çığlık anlayamadığım çimen rengi gözlerinde
O en parıltılı yaz gecelerinde
Parlayan bir yıldızdı umudu kalbinde...
Sonra şöyle bir uzandı bakışları gökyüzüne;
Yüreğimin derinliklerinden sana doğru akan bir duyguydu içimdeki
Senden sonra bir daha bana öyle bakan olmadıki
Gözlerin en güzel şiiri kıskandıracak kadar manâlıydı
Yüreğime senden başkasını koymadımki
Öyle uzaktan sevmiştim seni
İleride bir ışık ile aydınlanıyordu yavaş yavaş etraf
El ele tutuşmuştuk hepimiz yürüyorduk o nura doğru saf saf
Üzerimizde bembeyaz esvap, kardeşlik nehri akıyordu alt tarafımızdan
Ve o nehirde arındık dünyadaki günahlarımızdan
Hafifledik sonra çocuklar kadar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!