Bir mum yaktı adam, kendi kendine konuştu.
Gölgeler karanlık duvarlarda yalazlanıp duruyordu.
Büyüyordu elleri odayı kaplıyordu,
Açlık hissediyordu yaralı ruhu.
Çisil çisil Yağmur başladı, sonra koktu toprak.
Dinecek acılar,
Bitecek sancılar,
Sabret! sen kazanacaksın sonunda,
İyilikse mayan.
Ne demek iyilik bitti demek?
Ne hoş şey sevmek
Sevdiğine inanabilmek
Ve her sevgi ister elbette emek
İhtiyacımız olan hisli bir yürek
Ver şimdi ellerini bana
Unutmak istesen de unutamazsın bazı şeyleri
Korkularının hiç yaşanmamış olmasını dilersin
Ve bazen tek kalemde silip atmak istersin her şeyi
Ama orada durur, zihninde, değiştiremezsin
Nereye kaçarsan kaç seninle birliktedir sorunlar
Koca yaşlı bir çınar neredeyse çürümek üzere
Son birkaç sağlam dalı kalmış bir kaç yaprağı ile
Delicesine arıyor, kökleriyle tutunduğu topraktan suyu
Ah' diyor, biraz su olsa ne güzel olurdu!
Ama kasıp kavuruyor güneş zaten çatlamış olan toprağı
Bir öğle vakti uğradım Kocatepe camisine
Avlusunda güvercinler darı peşinde
Sanki zamandan ve mekandan azade
Güneş süzülüyordu yüksek minarelerinde
Abdestimi alıp girdim içeri
İşte köy yolu şimdi ince uzun bir kıvrım gibi kaybolurken arkalarında
Hüzünlü hüzünlü tütüyordu bacalar
Babası oğluna sesleniyor;
- Az kaldı, dayan oğlum dayan!
Her taraf buzdan kale, kar, tipi, fırtına;
Hava soğuk hava ayaz,
İşliyordu kemiklere kadar.
Küçük çocuk eldiven satıyordu caddelerde,
Üşüyordu besbelli bir hırka vardı sadece üstünde.
Yavaş yavaş akşama doğru,
Üzerime sinen bu yalnızlıkta ne?
Ölüyorum hergün bulup bir bahane
Peki şu karanlığın sihride ne
Çekiyor beni içine ben istemesemde
Boş boş bakıyorum duvarlara
Uzundu gece
uzadıkça uzadı.
Duvardaki tablo asık suratlı,
duman sarı.
Ayak sesleri işitiliyordu,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!