Ankara o Ankara değil artık
Çünkü sen yoksun yazık
Loş karanlık mehtap değil artık
Sensiz Ankara kurak bir sazlık
Gramofonda çalan müzik bile mahzun
Anlıyorum, aslında anlaşılmazlığı, anlıyorum
Anlatamamayı, anlatılamamayı, anlıyorum
Sadece, çekip giderken geride bıraktığın
Sensizlik boşluğunda boğulmayı anlayamıyorum
Bakıp görmemeyi, duyup işitmemeyi, anlıyorum
Ben bugün ölüyüm belki
Yaşam durdu ömür bitti
Sen yüreğimde öldün şimdi
Toprağın gözyaşım, acım mezar taşım
Beni bugün öldürdün belki
O siyah gözlerin arkasında sakladığın
Izdırabı, yalnızlığı anlat bana
Çaresizliği, gönlündeki boşluğu
Özlemini, hayallerini ve sevgini...
Zamanın akışına, rüzgarın kollarına
Seni çok kişi sevdi...
Güzelliğine,
Vuruldu...
Sevimli haline
Hayran oldu...
Gülüşüne,
Aydınlıktı yüzü, yay gibi çatık kara kaşları vardı
Işıl ışıl bakışları, bal rengi iri gözleri vardı
Bazen dokunaklı, bazen okşayan sözleri vardı
O güzel bir kızdı; hoşdu, adı: Fatoş'du
Sevdi mi derinden, ölesiye severdi
Hazanda savrulurken deli gençliğim
Gözlerimi kapatıp geri geldiğim
O derin patikadan yalnız geçtiğim
Günlerin acısına alıştım sevdiğim
Tatlı düşlerimin yerini kabuslar aldı
Son sayfayı da sildim kapattım
Ömrümün en nadide çağında
En değer verdiklerimdi
Beni en çok yaralayanlar
Ne çok sevdimse,
Bir o kadar tüketildim...
Senli bahçelerin ikliminde
Gül dalında hatta dikeninde
Yeşilinde, alında, pembesinde
Bir huzur sesi var, her şeyde...
Havuz dolusu suyun serinliğinde
Ne acılara göğüs gerdik, ne acılar yaşadık
Katlandık tüm olumsuzluklara ses çıkarmadık
Yapılacak öyle çok şey vardı ki,
Ne hayaller, ne idealler, ne beklentiler
Çaresizlik içinde, sessiz sedasız toprağa gömdük
Değildi benim yerim burası, değildi yakışanı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!