Dalından kopmuş bir yaprak
Okyanusa düşmüş
Bir su damlası düşün,
Düşün ey sevdiğim
Kınalı ellerine verdiğim
Kırmızı gül buketlerini düşün
Ha elmas ha taş
Dökülmesin de senin gözünden bir damla yaş
Milyar kırat, kimse biçemez bir değer
Gözlerinde parlar bildiğim tek mücevher…
Ha saç, ha demir, ha altın
Yağmur taneleri
Üşüyen bedenleri
Sarıp sarmalar
Harman olur vakit
Nefes keser bir an
Ne kolaydı vazgeçmek
Ben bu vatanı,
özgürlüğü,
güvercinleri,
barış kokan şarkıları seviyorum
Uçurtmaları, çocuk seslerini, yeşeren buğday tanelerini seviyorum
Ter kokusunu seviyorum işçilerin, açık görüş günlerini,
Gül bir tohumdu, can eyledi
Yıldız bir tozdu
Göğe saçaktan kor eyledi
Kar tanesi gibiydi bembeyaz
Yüze hoşluk, gönle nur eyledi
An gelir toprak olur
An gelir sevdalar biter
Bu memleket boz kırlarında
Çiçekler açar diye dualar ediyorum anne
Karanlığın aydınlığa erdiği yerde
Biraz daha gül yalancıktan
Ne olur akma
Daha değil, Daha var…
Beni yak, beni vur
Ama daha diren ne olur
Aşk bizi ayaklarımızdan yakaladı
Bir kumsala sürükledi yüreklerimizi önce
En çok sevdiğim mavi sularda boğacaktı
Oysa hazırdım, çok çok önceden bekliyordum
Ölüme hasret iki aşıktık çünkü biz
Biz bu sokakların tanıdığı en sadık,
Gönlümde güneşi tuttum da senin için
Sen görmedin; karanlık, ıssız, kör bir kuyu sandın
Bir nadide gül açmıştı yüksek bir dağın tepesinde
Tuttum koparttım onu yolunun üzerine ektim de
Yanından geçerken, onu gariban bir papatya sandın
Sus, sus konuşma ne olur
Bakma gözlerime o biçim
Çıkmasın kimse bana acıyan
Demir kapının sürgülerini
Sür üstüme gardiyan
...
Sevmiyor demişti ya, sevmiyor demişti ya!
En son kopartırken
Yapraklarını papatyalar…
merhaba beğeniyle okudum.Serkan bey sevgi dolu yüreğini kutlarım.
harika... çok beğendim bunu. o kadar güzel anlatmışsınız ki..