Bağ üzümü gibi dökülür taneler
Dağıtır kendini akşam
Salkım saçak
Kız kulesi gibi ayrı durur hayat
Dokunsam,
Çekinip kaçacak...
en büyük acıyı yaşamadın
çünkü sevdaların en büyüğünü tatmadın daha
kalbine kalbini koyacak
ellerini avuçlarına alacak
sorgu yok, sual yok…
her şeye rağmen sevildiğin oldu mu senin hiç
Açma gülüm bahar gelince
Öyle hemen kopartmıyorlar direnince
Yaşamak daha güzel boyun eğemeyince
Ve her şey yerli yerince
Açma gülüm bahar gelince
Kavga eder gibi
Karadeniz dövüyor kıyıları
Çay gibi kokar
Zıpkın gibidir Karadeniz kızları
Ben Karadeniz kızıyım
ne vakit biri bana on dört şubat dese,
onca yol tepip istiklal caddesinde boylu boyunca yürüyesim gelir,
sevdalı bir gülüş görsem, bir dokunuş,
kaçamak bir bakış,
ne vakit yarım kalmış bir pencereden, bir çatlaktan yahut bir aralıktan
dışarı sızan bir keman sesi duysam
Tanrı ağlar mı
Bilmem...
Döker mi gözyaşlarını
Ben uyurken
Bir buket gül
Döktü yapraklarını
Çalındığında sen olan
Şarkılar vardı
Dokunulduğunda acıyan
Yanlarım olurdun benim
Kırılır, dökülür
Akşam vakitleri başımla beraber
Sokak çocuğuyum, geçme yanımdan, git karşı kaldırımdan geç
Üstüm başım pistir, üstüne üstelik bir de kokarım
Yüzünü başka yana çevir, görmezlikten gel, ne bileyim işte
Bu sokakların ortasına örülmüş bir cezaevi duvarıyım
Bana öyle korku dolu gözlerle bakma Küçüğüm
GÖZLERİN
Gözlerin çılgın sevişmelere tanık bir otel odasıydı
Gözlerin ateş savuran bir ejderhanın ufka açılan kızılkanatlarıydı
Gözlerin ölüm saçan bir avuç idam mangasıydı üstümüze
Gözlerin ruhumuza yıldız harfleriyle düşülen sonsuzluk yazgısıydı,
Yağmurlu havada yürüyelim
İzmir kordonunda bir akşamüstü
Denizi...
Havayı...
Ve sadece sevgiyi paylaşalım...
...
Sevmiyor demişti ya, sevmiyor demişti ya!
En son kopartırken
Yapraklarını papatyalar…
merhaba beğeniyle okudum.Serkan bey sevgi dolu yüreğini kutlarım.
harika... çok beğendim bunu. o kadar güzel anlatmışsınız ki..