.
Adamlar vardır bildiğim.
Kalabalıklar arasında
Kahkahalar atan şakalar yapan.
Muhabbetine doyamazsın.
Birde yalnız kaldıkları anları bilseniz.
Sana dilime sığmayan kelimeler getirdim,
ayak basılmamış bir dağ başından bir çiçek.
Gözlerimin ufkunda batan sensin her gece,
sabahında doğan yine sen.
Bir zamanlar,
şehrin taşlarına düşerdi ayak seslerimiz,
her adımda bin hikâye yankılanırdı.
Ey İstanbul,
Âsude bir yalnızlık benimkisi
Doğmayı bekleyen günü karşılarken
Duvardaki saat çıldırmış gibi dönüyor durmadan.
Üzülmeyi bıraktım
Dert etmeyi düşünmeyi
Biliyorum, ayrılık bir suskunluk değil,
Bir devri kapatan, kapanmayan bir yara;
Geceyi sırtlayıp sessizliğin hükmünde yürüyen yalnızlığım,
Kendini her adımda sana bağlayan yollar gibi.
Ellerimle okşadığım o eski rüzgâr, saçlarının kokusunu taşımaz artık;
Ve ben, eski bir fotoğrafa mahkum, zamana direnmenin anlamsızlığında çırpınırım.
.
Sensizliğe uyandığım
Bu serin
Bu üçüncü
sonbahar sabahında
Ve benim içimde büyük bir sesizlik oluşun
Gülüşlerinde bir memleket sevdası
Bir özlem bir hasret
Uzak bakışlarında
Gamzelerinden bin yıllık anadolu türküleri dökülür
"Zülüf dökülmüş yüze aman aman hey"
Bir baksan
Başını kaldırıp bir baksan gözlerime
Gözlerinde parlayan yıldızlar
Göreceğim gökyüzünde
Bir baksan
Uzak dağ köylerinde
Yine sana doğru bir yolculuk halindeyim
Ve bir türlü varamadığım,
Sevgilim,
Birazdan güneş doğacak belki,
Beni bir kuş cıvıltısından alıkoyan ömrüm
Yada serin bir kavak yelinden misketlerimden belki de
Neden devam ederki anlamsızca.
Çocuk olmak istemek suçmu ey kalbim
Ruhu çocuk kalanlara.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!