Aklımda tek kalan o bayram sabahından
Ayağıma giyemediğim bir çift siyah potin
Sabahı sabah ettim, bekledim uyumadan
Hala o derinin kokusu gitmez burnumdan
Sevinçle hazırlandım, kalkıp yatağımdan
Acılarım, kızgınlığım, yalnızlığım ve ben
Yokluğunun hüznüne açık pencerem
Seherin huzur veren sessizliği ve serinliği
Anlatmam imkânsız yaşadığım sensizliği
Dünyayı bağışlasan değişmem inan
Bir tebessümün bana yeter
Karardı dünyam ey sevgili
Aydınlığa çıkarım, bir gül sen yeter
Yoruldu yüreğim sevdanı çekmekten
Prangalar vurulmuş mahkûm gibiyim
Bir oyana bir buyana savrulup dururum
Rüzgârına kapılmış yaprak gibiyim
Bu dünyanın tadı tuzu
Cennetteki Kevser suyu
Her ikisi de gözümüz nuru
Biri oğlum, biri kızım
Varlığımız nedir ki bu dünyada
Kıymeti harbiyemiz ne
Ya hafızalarda kalan hikâyemiz
Sahi varmı ki bir hikâyemiz
DGM kararını vermiş etmişler idam
Koğuşa getirdiler idamlık bir adam
En ağır hükümden kesilmiş cezası
Gıcırtıyla açıldı koğuşun demir kapısı
Bahar değil mi gelen, yoksa hazan mı?
Neden bahçeme kuşlar konmuyor?
Tomurcuğa durmuş çiçeklerim
Daha açmadan neden soluyor?
Hep böyle mi olacak benim hayatım?
Sonu gelmez dertlerin durağı oldum
Yıkık, dökük olsa da bu hayat benim
Harabeye döndüysem suçlusu benim
Sorma bana sakın nasıl bu hale geldim
Bana yar olmayan bir vefasızı sevdim
Bile bile düştüm, kapıldım rüzgârına
Ne oldu da tüm sesler sustu, çıt çıkmıyor?
Deniz suskun, martılar suskun
İskelede seyyar satıcılar suskun
Bir düdüğüyle çığlık attıran vapurlar suskun
Bir ben miyim bağıran çığlık çığlığa?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!