Sebahattin Kömürlü Şiirleri - Şair Sebah ...

Sebahattin Kömürlü

Acı
Acıdır.
Korku
Korku
Yaratıldı yaratılalı
İnsanoğlu

Devamını Oku
Sebahattin Kömürlü

Bırak artık ağlamayı
Sil gözünün yaşını
Nasıl olsa yollarımız ayrılacaktı
Hangi bahar
Hangi yaz yapraklar sararmadı
Hangi gün

Devamını Oku
Sebahattin Kömürlü

Biraz or dan
Biraz bur dan
Böylece başladı bu büyük talan
Koca ormanlarda kesilen ağaç
Feryatlarla doldu tüm düz ovalar
Ağladı karınca

Devamını Oku
Sebahattin Kömürlü

Neden yaptın,
Nasıl kıydın
Anlamadım…
Kara cüppeli celladı oldun aşkımızın
Bir vuruşta,
Bin bir parçaya böldün

Devamını Oku
Sebahattin Kömürlü

giyeriz, giyiniriz.
yenisini iç dış.
giysilerimiz,
ayaktan ele.
bütün bedene.
gün gelir,

Devamını Oku
Sebahattin Kömürlü

Güneş,
Doğmadan düşerler yola.
İki çift öküz ardında,
Korkunç bir savaş başlar.
Boyunduruk,
Saban,

Devamını Oku
Sebahattin Kömürlü

Gülüyordu
Ve
Üç kere yedinin yirmi bir
Altı beşin otuz
Biliyordu
Çarpım cetvelini

Devamını Oku
Sebahattin Kömürlü

Bir gün
Bir rüzgar esti
Gittin çok uzaklara
Düştün kendi kendine
Kurduğun tuzaklara

Devamını Oku
Sebahattin Kömürlü

Bir gece bekçisinin bıyığınca burmalı,
Ayazın elinde esir, mağrur bir heykelim,
Kanunlar ayaklarımın altında çalım satıyor,
En kötü gecelerde, zamana karşı durdum,
Sıfır dörtte kaybettim bu kısır kaderimi,
Bir yıldız kopardım, gökyüzü ağlıyor.

Devamını Oku
Sebahattin Kömürlü

Sayın yetkili
Ülkemiz hiç şüphesiz yoğun problemlerin olduğu coğrafyada yer almakta. Dolayısı ile bu problemlerden de ortaklaşa etkilenmektedir. Bu etki bireyi de etkilemektedir. Bu da doğal karşılanması gereken bir olgu. Ne var ki, ya bu problemler net ve tutarlı bir şekilde algılanıp ortaya konmalı ve vatandaşa da bu netlik net bir şekilde anlatılmalı ki birey de bu problemler karşısında kendi direncini ona göre ayarlasın.
Zaten toplum bu problemlere vergileme sistemimiz incelendiğinde direk olarak katılmaktadır. Çünkü vergi sistemimiz dolaysız vergi değil, dolaylı vergilerden oluşan bir ağırlıktadır. Bu da bireyin toplam paylaşımda payını da azaltmaktadır. Toplumda, ekonomik bağımsızlığı bu yüzden kaybeden birey fakirleşmekte, muhtaç ve yoksul bir birey konumuna itilmektedir. Sorun ve benim asıl iletmek istediğim sorunum da bu yoksullaşan, fakirleşen fert toplumda ne yapar ne yapmaktadır da düğümlü. Devlet sosyal bir devlet olduğunu anayasasında tescil etmiş, ve bunun böyle olduğunu bir çok yerde devlet adına bu erki kullananlar terennüm etmişlerdir. Hatta başbakanımız valilerin, kaymakamların asli görevlerin den birinin de bu fakir ve yoksul vatandaşların ihtiyaçlarının tespiti ve belli ölçülerde bu yurttaşlarımızın aç kalmamasını, soğukta üşümemesinin de teminle görevli olduklarını söylemekten kaçınmayarak bir anlamda devletin sosyalliğine işlerlik kazandırmaya çalışmasını alkışlamıştık. Aslında olması gereken de bu dur. Çünkü, ekonomik olarak ülkemiz yoksularına bakabilirliği yakalamış olsa gerek. Bu hal böyle midir değil midir diye zemin etütleri yapılır mı yapılmaz mı bilmiyorum ama yaşananlar öyle yalın ki şu kadarını söyleyeyim sistem kendi içinde bireyle (vatandaşla) alay etmenin ötesinde dalga geçmektedir. Nasıl mı? Kaymakama gidersiniz odasında yok. (bu durum tarafımca üç kez ayrı, ayrı zamanlarda yaşanmıştır.) Kaymakamın sosyal yardım konuları ile ilgili müdürlüğünde çalışan memurlar “devletin yardımı bitti”, “müdür burada yok” derler. Tuhaf olan, yok denen sosyal yardım müdürü o an orada ve konuşulanları dinlemekte. Dolayısı ile vatandaş def edilemeyince o yok olan
müdür bir den var olur. Hokus pokus gibi bir şey, anlayana aşk olsun. Ve birden vatandaşa olan ilgi de farklılaşır. İhtiyaç sahibinin güya dosyası açılır, bilgisayarlara bakılır. İşin komik olan yanı da bundan sonra başlar. Kaymakam’lık bir garibanın evine bir heyet gönderir. Heyet dört beş kişidir. İhtiyaç sahibi olan hane didik, didik aranır. Nasıl mı? Buzdolabı açılır içinin fotoğrafları çekilir. Bu ne ilkel bir yöntem… Bir düşünün, bu konu uluslar arası arenada bir dillendirilse, ne acı… Ve evin her yanı bu minvalde aramaya tabii tutulur. Oysa bu analar, anavatanımızı savunması için evlatlar yetiştirirler. Bir ananın (bir insanın) onuruyla oynamak, ki yardım denen şey yapılsa bile olur mu? Dahası bu heyet raporu neticesinde, kaymakam bu ihtiyaç sahibinin, her hangi bir şeye ihtiyacı yok la neticelendirmiştir konuyu. Bunun nedenini sorduğunuz da; “sen vatandaşın avukatı mısın? ” diye soran bir sosyal yardımlaşmadan sorumlu bir kaymakamlık görevlisi. Oysa kamu adına görev yapan biri vatandaşın vatandaşa sahip çıkmasından en azından mutlu olur. Sanırdım. Bu nasıl bir cürettir ki vatandaşın vatandaşını dahi koruyup kollanması dahi istenmez. Bu durum bir türlü içime sindiremiyorum. Uykularım kaçar oldu. Biz bu ülkede bu ülkenin yurttaşları olarak bu kadar sahipsiz miyiz ki, kamu erkini eline aldığını sananlar bizlere pervasızca meydan okurlar. Dahası konu İstanbul Valiliği ne dilekçe ile taşınmış, Valilik konu ile ne derece ilgilendi ise, tarafım Kartal Kaymakamlığındaki görevli (sosyal yardımlardan sorumlu müdür) tarafından aranmıştır.
Hal bu. Bu ana kadar vatandaşa hiçbir yardım yapılmamıştır.
Anlayacağınız 2011 yılının kasım arlık aylarında yaşanan hikaye olmayan bu olay, bana daha önce yaşadıklarımı da hatırlattı ve bu durumu paylaşmak istedim

Devamını Oku