Şair ölür
Ölür bu memlekette şair.
Elbette ölecek
Baki kalan kim var göstersene?
daha
ne kadar zaman geçecek sensiz...
alışır mı
dalda yaprak
hava da su
Başımız da
sevdalar da silindi
yok
gözlerimin önünde
tutunacak dal
bir göt
ki
ossurunca kokar
bu götler
ossuramıyor bile
yedikleri neyse
Onun hikayesini yazmak bir zamanlar hiç aklımdan çıkmaz, durmadan kendi kendime kurgular kurardım. O bir babaydı. Hem de ne baba. Tam 5 kız babasıydı. Onun ne kızlarını tanımak nasip oldu, ne de terk ettiği evinin direği karısını. Hani onları da tanımayı arzu etmedim desem yalan olur. O yıllar öyle yoğun çalışıyordum ki bu zaman dilimine taşınacağımı dahi bilemezdim. Hem zaman öyle değişik bir kavram ki, kendi kurallarını sanki kendi koyuyormuşçasına acımazsız bir şekilde değişiyor da. O diye başladığımız şahıs Selahattin usta. Adı sanı bu ve böyle bilinirdi gittiği kahvelerde. Onu, nasıl ve nerede tanıdığımı bile tam hatırlayamıyorum. Boyu 1.80 civarında olmasına rağmen hemen hemen her yerde daha uzun boylu görünürdü. Bilhassa sarhoş olmadığı dimdik yürüdüğü zamanlar, darmadağınık saçlarını da taradığından başındaki kel kısımların da saçla kapalı olması onu daha yakışıklı gösterirdi. Çok kere sakallı dolaşır, ara sıra traş olurdu. Ama bıyıklarını asla kestirmezdi. Bıyıkları pala olmamak kaydıyla uzun bıyıklı sayılırdı. Dişleri, içtiği sigaradan dolayı renk değiştirmiş siyah- kahverengi arası tonların gelgitinde her tebessüm edişinde ortaya dökülürdü. Yürüyüşü gayet ahenkli, uyumlu adımları onun tam bir usta karakterli oluşunu belli ederdi. Gömlekleri ütüsüz giydiği halde onunla bütünleşmek, o bez parçalarına ayrı bir güzellik katardı. Ayakkabılarının ökçesini çok kere kırar, kırık ökçelere basa basa yürürdü. Hele ara sıra kravat taktığında onun yıllar yılı devlet dairelerinde çalışan bir memur disiplini ile donandığı kanaatine varmanız işten bile değil. Selahattin usta sarhoş olmadığı zamanlarda çok hoş sohbet olmasına rağmen sarhoş olduğu anlar aynı cümleleri arka arkaya tekrarlar, insanı bezdirir en sonunda ondan kurtulmak için yol arar olursunuz. Onu ne bayramlarda ne de sair zamanlarda kimse aramazdı. O da kimseyi aramazdı. “Bu, dünya için değer miydi? ” Diye sorduğunda, aslında cevap verilmesi hala zor bir soru gibi geliyor bana. O 5 kızını nasıl, neden bıraktı? O, onlara öylesine küskündü ki sarhoş olduğu anlarda ara sıra anlatırdı. Ama anlatı o kadar flu ki, bu anlatılar kişinin doğruya ulaşmasını mümkün kılmıyordu. Ama içki, bu dağınıklığının birinci nedeniydi. O da bunun böyle olduğunu ara sıra kabullenirdi. O, tam donanımlı bir ustaydı. İş onu görünce, o işi görünce her iki taraf kendince gardını alır ama o işi öylesine alt ederdi ki en kısa yoldan işi, en iyi şekilde yapardı. Onunla çalışmak zevkti. Bendeki çelişki böylesi bir ustanın içki denen illete nasıl mağlup olduğudur. Bunu bugüne kadar kabullenemedim. Kabullenemeyeceğim de. Onla en son çalıştığımız işten olan alacağını aldığı ve bu ödentiden sonra bir daha görüşemeyişimiz. İnşaatta beraber on - onbeş gün çalışmıştık. Benden para istedi. Parasının tamamını vermek istemedim. O hepsini istedi. Hatta, para benim hakkım dedi. O böyle deyince, parasının tamamını verdim. O, o an biraz da sarhoştu. Parayı alınca işe gelmeyeceğini biliyordum. Ama ona o pozisyonda katlanacak durumda da değildim. Bu yüzden parasının hepsini verdim. O gün ona para verdiğime hala pişmanım. Bunun nedenini bile bilemiyorum. Onu zaten ondan sonra bir daha da göremedim. Aradan ne kadar zaman geçti hatırlamıyorum. Ama bir gün Selahattin usta öldü dediler. “Nasıl? ” dedim, anlattılar. İçki içmiş, içki arkadaşı bıçaklamış kan kaybından ölmüş. Müş,müş. Bir sürü mış, müş. Acaba ben parasını vermesem içmez miydi? Ölmez miydi?
Zaman,
Öyle acımasızdı ki,
Zaman,
Üstümüzden,
Silindir gibi geçtiği an
Çıkıyordu bedenden,
dünya bu ya
bu dünyada
ne isa ya yarana bilirsiniz
ne de musaya
bunun böyle olacağını bildiğiniz halda
bir sürü uğraşlar verirsiniz boşuna
AĞAÇ OLDULAR, YANMAYI ÖĞRENDİLER
onlar; dalları birbirine sarılmış iki kardeş ağaçtılar.
bir fotoğrafın tam ortasında
yemyeşil gülerek ve dimdik ayakta durmaktaydılar.
ve
sensiz yaşanan hayat
kurumuş çiroz dan farksız
duy
duyguyu
duyumsuzluğu
kutlarım hayatın acı acayip yönleri çok duyarlı kaleme sağlık. rabbim rezillikten ırak eylesin P:PEHLİVAN
kutlarım güzel anlamlı bir şiir okudum tam puan ben PERİHAN PEHLİVAN her yorumda başka ad çıkıyor az önce başka şiirlere yorum yaptım sizin isminiz çıktı şimdi size yorum yapıyorum bu seferde başkasının ismini görüyorum on günü aşkın antoloji bu işi düzeltemedi.
anlamlı olmuş. sevgive ayrılık güzel vurgulanmış. kaleme sağlık.Perihan Pehlivan.