Dere akar yan gider,
Ardı sıra can gider.
Ben yârimi andıkça,
Sinem yanar kan gider.
Haydi, yârim bana gel,
Söyle sazım nedir derdin?
Kimlere sen gönül verdin?
Mızrabınla aşka erdin,
Vuslatta seherde misin?
Sitemler eder durursun.
Dost diye güvenme yüzde gülene,
Teline dokunsan bağırır gider.
Meze diye taşı koyar filene,
Âlemi başına çağırır gider.
Her sırrını verme sakın dostuna.
Dılemın heliya xeva mı naye,
Dıbem Qevır daran lımı bardıkın.
Giriyemı naskıni ciger day çaye,
Cane mı şevtiye saykı ardıkın.
Yiro serêmın bı berfı mıje.
“Şu gâvurdur, bu kâfirdir” diyenler.
Toplumu bölük, pörçük edenler.
Bak yine kol geziyor ülkemizde,
İnsanları yakan, yuva yıkan caniler,
Din onların masumluk maskeleri.
Şeyda bülbül konar bağda asmaya,
Kör kurşunlar yetmez sesin kısmaya.
Çekip götürseler bile asmaya,
Yürek bir köşeye siner mi sandın?
Aşkın tezgâhında sevgi dokunur.
Bir de bizim elin türküsünü çal,
İçime sılanan kokusu dolsun.
Gönlümdeki derdi kasaveti al,
Gülmeyi unutan yüzümüz gülsün.
Mızrabı dertli dertli vur tele.
Sen gibi ozana saz ne haddime,
Dizeler salmışsın dindi sözümüz.
Ali’yi anmışsın bir de Fadime,
Övgüler bezedin güldü yüzümüz.
Mızrabın derdini dökmüşsün tele.
Şah’a giden bir kervanın içinde,
Ali gördüm, Haydar gördüm dost gördüm.
Hayber kalesinde kızıl tacında,
İnsani suretle vardım dost gördüm.
Nice cephelerden duyulan seste,
Şah’a doğru giden kervan içinde,
Ali gördün, Haydar gördün dost gördün.
İlim deryasının kızıl tacında,
Rahman-ı suretle vardın dost gördün.
Vahiy’den Resul’e duyulan seste,
güzel hatıralar dile gelmiş kaleme sağlık
güzel hatıralar dile gelmiş kaleme sağlık
güzel hatıralar dile gelmiş kaleme sağlık