“Şu gâvurdur, bu kâfirdir” diyenler
Toplumu bölük, pörçük edenler
Bak yine kol geziyor ülkemizde
İnsanları yakan, yuva yıkan caniler
Din onların masumluk maskeleri
Şeyda bülbül konar bağda asmaya
Kör kurşunlar yetmez sesin kısmaya
Çekip götürseler bile asmaya
Yürek bir köşeye siner mi sandın
Aşkın tezgâhında sevgi dokunur
Bir de bizim elin türküsünü çal
İçime sılanan kokusu dolsun
Gönlümdeki derdi kasaveti al
Gülmeyi unutan yüzümüz gülsün
Mızrabı dertli dertli vur tele
Sen gibi ozana saz ne haddime
Dizeler salmışsın dindi sözümüz
Ali’yi anmışsın bir de Fadime
Övgüler bezedin güldü yüzümüz
Mızrabın derdini dökmüşsün tele
Şah’a giden bir kervanın içinde
Ali gördüm, Haydar gördüm dost gördüm
Hayber kalesinde kızıl tacında
İnsani suretle vardım dost gördüm
Nice cephelerden duyulan seste
Şah’a doğru giden kervan içinde
Ali gördün, Haydar gördün dost gördün
İlim deryasının kızıl tacında
Rahman-ı suretle vardın dost gördün
Vahiy’den Resul’e duyulan seste
Gelin hep kardeş olalım
Doğruyu mümkün kılalım
Bizi bizden eden hisleri
İçimizden söküp atalım
Her şey insanlık için
Yine hasret,
Yine hüzün doğdu
Umut dağlarından
Ve yeniden yayıldılar
Köhnemiş uslarıyla
Ülkemin dört bir yanına...
Oğlanı sarar bir şehvet
Ana görmek ister Mürvet
Görücüler kızı görür
Kız Mürvet değil bir ibret
Düğün dernekler kurulur
Hüzünlü bulutlar hep sana ağlar
Hey gidi yüreği yaralı dünya
Çok asırlar gördün hoyratça çağlar
Dağlar gibi derdi sıralı dünya
Bize yaşam dolu hevesler verdin
güzel hatıralar dile gelmiş kaleme sağlık
güzel hatıralar dile gelmiş kaleme sağlık
güzel hatıralar dile gelmiş kaleme sağlık