Ne gülünçlükler bilirim,
Hüngür hüngür ağlatır.
Ve ne hüzünler bilirim dost!
Kahkahayla güldürür.
Ne bedenler bilirim,
“Sus”larla konuştum,
“Yok”larla doydum,
Gördüm gözsüz,
Kulaksız duydum.
Ey! doğurmayan,
Ey! doğurulmayan,
Kendine olmuşsun da ağyar,
Sana kim olur yar?
Körü körüne atladığınsa har,
Sana kim ağlar?
Dağlarım buz, dağlarımda kar,
Sıcak odanda ruhun duymaz,
Giyim kuşamın ipek,
Karnın tok, sırtın pek.
Kırk İbrahim yedirse neye yarar,
Yine de seni doyuramaz.
Siz,
Bugün
Gizliden gizliye,
Saman altından su yürütün,
Ve bunu da marifet sayın.
Kimisi oynamayı sever,
Kimi de oynanmayı...
Kimi kendi kendine oynar,
Kimi kendiyle oynar.
Geçememişse eğer boynuz kulağı,
Yazıklar olsun boynuza,
Kulağa da yazıklar olsun.
Güvercin değil de kargaysa sevgilinin ulağı,
Yazıklar olsun güvercine,
Afacan bir çocuğun hoyratlığıyla,
Oynadım anlamlarla.
Örseledim kelimeleri...
Kelimeleri bezdirdim.
Kırdım, döktüm...
Dağıttım, söktüm...
Zaman akıp gidiyor,
Bir gece bir gündüz.
Ömür ağını örüyor,
İki ters bir düz.
Gün oldu mutlu oldunuz,
Şiirlerinizle yeni tanıştım ve çok güzellerdi nicelerinde görüşmek dileğiyle yolunuz açık olsun