Bir bahar akşamı, serin rüzgarlar estikçe,
Gökyüzü masmavi, güneş yavaşça süzülürken,
Yüreğimdeki derin hüzün, bulutların peşinde,
Sana dair her anı, hatıralar arasında saklı.
Yüzümdeki gülümseme, ardında kaybolan gözyaşları,
Gecenin koynunda bir uğultu,
Gözyaşı damlası gibi ağır,
Uzanır koca bir boşluğa,
Göğsümde yankılanır sönmeyen ateş,
Sonsuz bir yolculuk başlar,
Dağları aşan, denizleri yutan,
Zamanın çölünde kaybolmuş izler,
Döngüler içinde kıvrılıyor düşünceler;
Sonsuz kumlar gibi sarmalıyor dört bir yanımı,
Her anı bir ayna, yansıyan yalnızlıklarım.
Gözlerimdeki gölgeler, geçmişin yankıları,
Duvarda asılı bir saat gibi,
tik tak seslerinde eskiyen ömrüm,
bir mahzenin karanlığına kilitli,
paslı bir anahtarı bekliyor.
Gözlerim, rüzgârda savrulan bir yaprak,
Eski bir radyonun sesi yankılanır akşamüstü sokaklarında,
Gecenin içinden usulca sızan bir masaldır hatırladıklarımız,
Büyüklerin sesiyle küçüklerin düşleri sarılır,
Rüzgâr her zaman esmezdi ama,
Bir serçenin kanadında başka bir şehre taşınırdı umut.
Küçük bir kutuya koymuşlar
Eski çakıl taşlarımı,
Renkli ipliklerle ördüğüm hayallerimi,
Düşlerimi,
Ve o kırık tahta arabamı.
Zaman akar durmaz,
akan nehir gibi,
nehir taşır anıları,
anılar kalır yürekte.
Yürek taşır izleri,
Toprak mı karıştı göğün yorgun bağrına,
Bir gül dalı eğildi, fırtınadan yana,
Rüzgâr, kin dolu dizeler fısıldarken,
Sessiz bir ağıt gibi indi gece karasına.
Belki de çağlardı taşların altında kalan,
Bu düzenin zehri karışmış suya, ekmeğe,
Yalana kucak açmış herkes, hak ise köle.
Adalet mi? Gül geç, hani nerede hakkın?
Zalimler hükmeder, mazlumun çığlığı sanki sessiz yankın.
Kralı kral yapan altındaki köle,
Bir akşamüstü, fıstık bahçesinde,
Bakışların ufka dalar, içimde yankılanır;
Her meltem, bir melodi gibi fısıldar usulca,
Masalın en tatlı hayali,
Bir çiçeğin en nazik tomurcuğunda saklı.
Güneş, sarı bir alev gibi sönerken ufukta.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!