Kalktım bir sabahtı yine bir sabah
Masumlar ölü katiller ayıktı
Ben giymiş rengimi soluğunu yutkundum
Düşten kalmış kabustan uyanmıştım
Boynunu bükmüş bir ağaca ağlamıştım
Kancada bir balık kıpraşır durur
Kaçtı kaçacak
Sanır mısın ki olmadığın gün senindir
Varsan sana aittir akrep yelkovan neyi gösterirse
Aynadaki suretime bakıp ben buyum diyorum
Kızgınlık, içimde kızgınlık,
Bulutlar altında solup giden yıldızlara
Sallanan o ellere olan kızgınlık
Ve hala mutluluk bundan.
Karanlığı aydınlatana,
Uzatılan el ama top-yekün
Çocuk tarlalarından,
Katiller,
Dolandırıcılar,
Umut tüccarları
Ve ölümler yeşeriyor.
Kurutmalı Marco,
Yorulmuşluk bir akşam üstü gibi
Batar gözlerine insanın usul usul
Hangi renk olursa olsun gözlerin rengi
Önce koyuya çalar herhangi bir tonun
Sonrasında kapkara zifiri gece
Biz karanfil kokutuk bütün acıları,
O yüzden çırpınmadan can veririz.
Gece karası gibi,
O içimize dolan sancıları,
Ağrıları,
Aşk kokuttuk.
Sen edemeyen milyonluk şehirlerden,
Sen eden nüfussuz mezralara
Ve yalnızlığımı seninleyken,
Çapkınca baştan çıkaran sabahlara;
Kaldırımsız tozlu-çamurlu yollardan,
Bir sen edemeyen milyon kadınlara
Kavga edeceksem bile seninle,
Dudak dudağa göz göze etmeliyim.
Kokun genzime çarpa çarpa
Ve nefesin sarhoş etmeli her seferinde.
Kavga edeceksem bile seninle,
Tipi altında kalmış ayak izi gibi yolları ve güneş yemiş gibi kardelenleri,
Hiç yağmura uğramamış gibi kaktüsleri ve gelincikleri tepelerde;
Bir tarafımızda Fırat'ı, diğer yanda Dicle'yi ve Kızılırmak'ı toprağında,
Manavgat'ı ve şelalesini, Çoruh'u, Yeşilırmak'ı, Gediz'i kaybettik.
Çukurova'nın bereketini ve Harran'ın siluetini, kumlar arasında, rüzgarla
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!