ellerin değince ellerime
bir ay olur tutulurum
ve sen güneşim
benim karanlığım
benim gün eşim...
Ellerin diyorum,
düşüyorum iki yanına yaşamın.
Ellerin diyorum,
iki yanıma yaşam düşüyor.
Tarif mi,
Şimdi Istanbul ağlıyor ya,
Dile benden en acıklı şiiri,
Dinle benden en acıklı şiiri...
Ey sen, son durak,
Zifiri bir zamandan
Yırtık elbiseli anılardan
Yalnızlığa suskun kalıp
Sana ermektir bekleyişim.
Tebessüm dudaklı çocukların
Şizofrenik yanılgılar besliyorum en çok
Senin yokluğunda.
Düşündüğünden ve hissettiğinden
Çok ve çok daha fazla.
Habire karışan düşünceler
Ve geçmesi es kaza olan hayaller.
Bir çayın soğu-k-rganlığında
Islak toprak taneleri
Sıra sıra dizilmiş taşlar
Tam ucunda bir kulübe
Dikdörtgen bir dünyanın
Kapkara bir ceset şu sessizlik
Ensesinde hortlar insanın
Duvarların bir yerine baktıkça
Hiç birimiz şahit olmadık sanki
Duvarlara sürülmüş boyalara
İçine girip çıkamadığım
Son kıyamet senaryosuydu seninle aşkımız.
Ne perde açabildik
Ve ne de kapattık.
Biz hep acıydık
Ve bitmedi hiç sancımız...
Bir şeylere değer vermenin
Sebebi ölüm müdür?
Heyhat!
Keşke şair olmadan evvel ölseymişim...
Şu yağmurun sesi
Bu da eylül bir kenarda duran
O da somurtkanlığı rüzgarın
Terine asılı duvarların
Manasız gibi bu bekleyişler
Sarı renginde perdelerin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!