Usanmaz acıların zorba askeriyim ben
Umrumda değil ki gece ve krizantem
Bir zar gibi atılmış sanki dünyaya ten
Kentlerim ve kadınlarım yorgun ve bitkin madem
Gözyaşları yanaklardan süzülse de nafile
Rahat ve başıboş yürüyorum dünyada
Ne ölüm ne hayat ayartabilir kalbimi
Çözmek umrumda değil bu inatçı gizemi
Sayıların boğuk külfeti artık yok hatırımda
Başıboş ve dalgın, unutulmuş sokaklarda
Gözlerime dağlardan edindiğim bir ıssızlık sürmeliyim
Denizlerin nefretine iblisi ve kadını bulaştıran
Şarabı, kadehlerin esrikliğine esir kılan kim?
Yürek değil taşıdığım olsa olsa bir yalan
İkindi serinliği dökülünce şehre
Niyedir kaybolur öğlen saatlerinin
O miskin harareti?
Gözlerimi kapayınca dünyaya karşı
Niçin beliriverir,
Başka bir âleme
Geceyi omuzlarından öpüyorken kar
Yüzümde gezinen hep bir alaycı tebessüm
Kalbimde yılların zehirli tortusu var
Sokak lambalarından yavaşça sızan ölüm
Sonsuz bir âhenk ve yâr…
Güller güller ki beyaz ve kızıl…
Alev alev tutuşurken yapraklar
Ey gökyüzü bu kızıl rüyaya dağıl
Şimdi uzaklardayım
Anlamım kalmadı artık
Ruhumun yakınındayım
Tenden vareste kaldık.
Ses ve sessizlik arasında
Ne sesim ne sessizlik
Bilinmezler içinde suskun bir muamma
Olup sokakların uykusuna öylece dağılırım
Karabasan olup çökerdi bana yazgım
Şehri buyur ederken bir konuk gibi soframa
Aşkın ve nefretin tanığıyken çehrem
Her şey bitti artık
Çocukların gülüşünü
Güllerin kokusunu
Hatıra tadında saydık.
Geçmiş ve gelecek
Arasında köprü olan
Eşlik ederdim dağların asırlık yasına
Korkunun ve yılgının surlarını yıkıyorum
Sevdanız, kalbinizin çağrısına hayli ketum
Oysa kalbim çoktan hazırdı hüznün sayhasına
O çirkin çehrelerden çevrilen simalar




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!