O mavilikler o kadar mı hoyrattı
Küçücük ellerine nasıl kıydı
İnsanlar öleli çok oldu...
Ya tanrı
Umursamadı mı seni çocuk
Gölgeni hatırlıyorum
İlk kızmaların burukluğunu
Şaşkınlığının telaşı
Bir ada kahvesi önünde
Güneşe yatmış kediler
Miskinliğin en derin rüyasında
Çünkü
Aşkı aramak tanrıyı aramak gibidir
Dergahdaki neyin teslimiyeti
Mütteka sabrı beklemelerde
Uyanık gözlerden derin rüyalara akardın
Anlardın sonsuzluğun ritmini
Bir ana ait her şey
Karıncalar karmaşasına dönerken
Asfaltın kenarından patikaya doğru
"Für elise" çalar köşedeki kitapçı
bir hüzün dağılır etrafa
Suskunlaşır her şey
O çocuk
Göğün en mavisi
bulutların en beyazı
düştü
yedi tepede
toprağa
Eğer bu kadar hilekar olmasaydı saçların,
Ayartmasaydı rüzgarları,
Dünyanın bütün sabahların da seni beklerdim,
O tepe de,
Bir arkaik heykel gibi.
Bütün acılar Kahredici bir beyazlık
Sesin
Sesimiz havada kaldı
Çağların öncesinde
Evvel zamanın da
Öldüm ben
Kadın;
Beni ne kadar seviyorsun dedi
Bir karıncanın adımı kadar dedi
Erkek
Polat (2014)
Sana bakınca
Uzak galaksileri düşünüyorum
Kozmik aklın düzensizliğinde
Yeni gezegenler kuruyorum
Çalınmış zamanlarıma
Sokağının başında durdum
Gökyüzün de bulutlar vardı
Kuşlar da bir telaş
Göç yorgunu kanatlarından
Güneşin zayıf ışıkları sızıyordu camına
Perdeler tanıdıktı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!