Gün kendini terk eder karanlığa
üçer beşer terk edilir sokaklar
kedilerin ve evsizlerin avuçlarında kalır gün
işte böyle bir zamandı
ağlamaklı tutunurken yaşamın yelkovanına
kırılıverir göz pınarların
Bugün
Bütün yokoluşların
Bir kelebek
Zaman çok uzun kanatlarımda
Ölüm ise çok yakın tiktaklarında
Haydi yapraklarını sür yanaklarıma
hangi günahlarımız temize çıkarır bizi
bilinmeyen bütün dillerde tarif edilir mi yitirilmişlik
ölüm, bilinmeyen bir kavgadır aslında
kanlı ve belleksiz bir boşluk
bir ufuk çizgisidir
soluk alışların
Herkes bir şeyler bekler
Ama herkes
Bekleriz bir vatoz gibi
En derinde
Maviden de öte
Ben ise
Bir sokak boyu her şey
Sandalyeler, masalar
Duvardaki iz
Camdaki leke
Bir sokak boyu
Unutulmuş anlar
Bilmezdim
Gecenin bir vakti
Gökyüzün de hangi yıldıza baktığını
Uzaklığın Dünyanın öbür yarısı
Derdim ya bir yıldızı olmalı insanın
Zayıf ışığın da ısınmalı ellerin
Kapanır bütün kapılar geceye
Bilgelerin düş zamanına yakın
Yeni uzaklıklar yakınlıklar olasılığında
Bir sarkaç gibi
Bir o tarafa,bir bu tarafa
Gider, gelir beşeriyet
Bir konuşsak rüzgar olur
Yüzümde
Dilimde hecelenir ismin
Ara ara ağaçlara konuşurum
Sesin yoksa
Sonra
duvarından düştüğüm de
kafamın içinde kendi sesimi duydum
ilk defa
kendi sesimi
anladım;
seni çok sevmişim
Bir anlamı olmalı bunun
Uzayan gölgemin ardındaki hüzün
sigaramın duman, yüzümdeki kesik
Dokunmalı mı ellerim ellerine
Sonsuzluğun metafiziğinde...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!