Kaf dağının ardına varan Anka kuşu gibiyim.
Aynı anda hem bulunmuş,
Hem de kaybolmuş olan...
Ankara kalesindeyim,
bulutları yoğuruyor ellerim.
çiy taneleri oluyorum sonra,
düştüğünde beyaz bir güle...
Anladım
Sırasıyla gelir Aşk
Parası olana daha önce
Ve kurulur yeryüzü sofraları
Aynı iştahla acıkan bir zengine
Fakirden önce
Dokunmak istiyorum her şeye.
Kuşlara, ağaçlara, kediye, köpeğe...
Şiirlere!
Dokunmak istiyorum iyi insanların yüreğine.
Yazmayacak artık şiirlerim seni
Ters döndü dividim
Bir siyah mürekkep gibi
Döküldü içimde kalan hevesler
Bembeyaz Aşkımın üzerine
Bir gün sen de anlayacaksın
Bende şikayet ettiğin her ne varsa arayacaksın
Belki şık sofralarda gözlerin boyanacak ama
Hiç kimse ben gibi gönül sofrasını açmayacak sana
Yoruldum anne!
Bu altında ayaklarımın titrediği yükü ne zaman verdi omuzlarıma.
Daha kanatlanıp uçamazken yuvadan,
Hangi ara karanlığa dokundu güçsüz kanatlarım.
çocukluğuma bile sığınamıyorum,
özleyemiyorum anne…
ellerimi al avuçlarına,
saçlarımı tara,
O an geldiğinde durur zaman.
Bir sessizlik kaplar , susturur daha da susmuşları…
Zamanın hangi anında kaldığını bile anlayamadan,
Zifiri karanlığın en merkezinde,
Her şeyin önemini yitirdiği,
Tüm seslerin kesildiği,
Bir Deniz
Ne kadar büyüyebilirse bir balığın ağzında
Bir çocuğun gözlerinde kaç damla göz yaşı tutunabilirse hayata
Yere çakılmadan
Dizi kanamadan




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!