Beni bu şiirle vursunlar,
Bu şiirle kıysınlar canıma,
Bu nehrin soğuk sularında
Soğuk terler içinde boğsunlar.
Ne farkeder ki;
Oysa ben " sen " delisiyken,
Ötelerdesin,
Hep ötelerdemi kalacaksın,
Değmeyecekmi gözlerim gözlerine,
O şiir dökülmeyecek mi dudaklarından süzülüp
Kulağıma doğru.
Söyle.
Gözlerinin beyazı ay olsun,
Gözlerinin ortası her renk,
Her bakışımda ayrı; mavi, yeşil, kahve ve zeytin siyahı,
Yanakların mehtap,
Saçların siyah gecede simsiyah,
Dudakların aşkın mısraları,
“Soluğunda bir ateş var
Demek solunda bir yangın yanar”
Sana o ateşin içinden sesleniyorum
Ruhumun ormanlarından
İki ayrı dergahın yoldan çıkmış müritleri miydik?
Veya Aşk’ın yağmuruyla taşmış nehrin suları mıydık?
Neydik biz?
Yanaklarımızdan akan neydi?
Tepeden tırnağa ıslatan neydi bizi?
Bir kuş gibi öttüren neydi?
Siyah beyaz bir resimdi elimde kalan,
Yılların eskimediği sevdadan,
Silik ve sararmış, kenarından gözyaşı damlayan,
Sanki bir hazine saklarcasına,
Yürek kafesinin üstünde asılı duran.
Denize atılan taşlar gibi mısralar
Suyun üstünde iç içe halkalar
Son halkanın merkezinden gelir ölüm
Taş batar
Üşür bir şair rıhtımda
Taşın yasını tutar
Aralıkta doğdun diye, hep kışta mı kalacaksın,
Yağmurlar yanaklarına yağmasın,
Mevsimin her daim nisan olsun,
Pencere kenarında menekşen,
Masanda beyaz orkiden,
Kafesinde yalnızlığını alan bir muhabbetin olsun.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!